اَللَّطَعُ [el-leṯaʹ] (fethateynle) Dudağın iç yüzünde olan beyâza denir; ekserî zencîlerin dudaklarında ʹârız olur; yukâlu: بِهِ لَطَعٌ وَهُوَ الْبَيَاضُ فِي بَاطِنِ الشَّفَةِ Baʹzılar لَطَعٌ [leṯaʹ] dudakların yufkacalığına ve baʹzılar dişler dökülüp yerlerinde kökleri kalmağa denir dediler. Ve
لَطَعٌ [leṯaʹ] Fercin eti azca olmakla hîreliğine ve çelimsizliğine denir; yukâlu: فِي فَرْجِهَا لَطَعٌ أَيْ قِلَّةُ لَحْمٍ
اَللَّطْعُ [el-laṯʹ] (نَطْعٌ [naṯʹ] vezninde) Yalamak maʹnâsınadır; yukâlu: لَطِعَهُ وَلَطَعَهُ لَطْعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالثَّالِثِ إِذَا لَحَسَهُ Ve ayakla bir adamın kıçına vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَطِعَهُ وَلَطَعَهُ إِذَا ضَرَبَ مُؤَخَّرَهُ بِرِجْلِهِ Ve değnekle vurmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَطَعَهُ بِالْعَصَا لَطْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ضَرَبَهُ Ve bir kimsenin ismini defterden mahv eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَعَ اسْمُهُ إِذَا مَحَاهُ Ve bir adamın ismini deftere kayd ve isbât eylemek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: لَطَعَ اسْمَهُ إِذَا أَثْبَتَهُ Ve çehreye şamar vurmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَطَعَ عَيْنَهُ إِذَا لَطَمَهَا Ve oku nişâna değirmek maʹnâsına müstaʹmeldir, yukâlu: لَطَعَ الْغَرَضَ إِذَا أَصَابَهُ Ve kuyunun suyu soğuşmak maʹnâsına müstaʹmeldir; maʹnâ-yı evvelden me΄hûzdur; yukâlu: لَطَعَتِ الْبِئْرُ إِذَا ذَهَبَ مَاؤُهَا Ve bir ʹârıza sebebiyle parmak kuruyup ʹamelden kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَعَ إِصْبَعَهُ إِذَا مَاتَ Ve
لَطْعٌ [laṯʹ] Damağa denir; cemʹi أَلْطَاعٌ [elṯâʹ]dır; yukâlu: إِشْتَكَى لَطْعَهُ أَيْ حَنَكَهُ
اَللَّطَعُ [el-laṯaʹ] (fethateynle) Şol beyâzdır ki dudağa ʹârız olur ve ekseriyyâ bu siyâh olan adama ʹârız olur. Ve
لَطْعٌ [laṯʹ] Kezâlik diş dökülüp dipleri kalmaktır.
اَللَّطْعُ [el-laṯʹ] (lâm’ın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) Yalamak, لَحْسٌ [laḩs] maʹnâsına. Ve
لَطْعٌ [laṯʹ] Kezâlik bir kimsenin ardına ayağıyla vurmak. Ve bu maʹnâların ikisinde dahi لَطِعْتُهُ أَلْطَعُهُ لَطْعًا dersin bâb-ı râbiʹden.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı