اَلْمِهْنَةُ [el-mihnet] (mîm’in kesri ve fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمَهَنَةُ [el-mehenet] (fetehâtla) ve
اَلْمَهِنَةُ [el-mehinet] (كَلِمَةٌ [kelimet] vezninde) ʹAmel ve sanʹat ve hizmette uzluğa ve çîre-destliğe denir; yukâlu: هُوَ حَسَنُ الْمِهْنَةِ وَالْمَهَنَةِ وَالْمَهِنَةِ أَيِ الْحِذْقُ بِالْخِدْمَةِ وَالْعَمَلِ
اَلْمَهْنُ [el-mehn] (رَهْنٌ [rehn] vezninde) ve
اَلْمَهْنَةُ [el-mehnet] (mîm’in fethi ve kesriyle) Bir adama hizmet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَنَهُ مَهْنًا وَمَهْنَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا خَدَمَهُ Ve bir adamı yâ hayvânı vurup dövmekle rencîde ve derd-nâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَنَهُ إِذَا ضَرَبَهُ وَجَهَدَهُ Ve nâkayı sudan ʹavdette sağmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَنَ الْإِبِلَ إِذَا حَلَبَهَا عِنْدَ الصَّدَرِ Ve libâsı yer yüzünde çekip sürümek maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَنَ الثَّوْبَ إِذَا جَذَبَهُ أَيْ جَرَّهُ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَهَنَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا
اَلْمَهْنَةُ [el-mehnet] (mîm’in fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Hizmet maʹnâsınadır. Ve Ebû Zeyd ve Kisâ΄î mîm’in kesriyle rivâyet kıldıklarında Aṡmaʹî inkâr etti; yukâlu: مَهَنَ الْقَوْمُ يَمْهَنُهُمْ مَهْنَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا خَدَمَهُمْ Ve
مَهْنَةٌ [mehnet] Nâkayı sudan döndükte sağmağa dahi derler; tekûlu: مَهَنْتُ الْإِبِلَ مَهْنَةً إِذَا حَلَبْتَهَا عِنْدَ الصَّدَرِ Ve صَدَرٌ [ṡader] fethateynle deve sudan ʹavdet etmeğe derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı