اَلنَّدْهُ [en-nedh] (nûn’un fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Deveyi haykırarak âzâr ve tard eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَدَهَ الْبَعِيرَ نَدْهًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا زَجَرَهُ وَطَرَدَهُ بِالصِّيَاحِ Ve toplanmış develeri sürüp götürmek yâhûd kendi toplayıp sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَدَهَ الْإِبِلَ إِذَا سَاقَهَا مُجْتَمِعَةً أَوْ سَاقَهَا وَجَمَعَهَا
اَلنَّدْهُ [en-nedh] (nûn’un fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Zecr ve menʹ etmek; tekûlu: نَدَهْتُ الْبَعِيرَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا زَجَرْتَهُ عَنِ الْحَوْضِ وَغَيْرِهِ Ve
نَدْهٌ [nedh] Deveyi müctemiʹaten sürmeğe dahi derler. Ve zamân-ı câhiliyyette bir kimse zevcesine talâk vermeli olsa “إِذْهَبِي فَلَانَ أَنْدَهُ سَرْبَكِ” derdi. Ve سَرْبٌ [serb] sîn ve râ-i mühmeleteynle güdülen mâla derler, yaʹnî “Develerini menʹ etmezem, her kanda giderse gitsin.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı