اَلتَّخَيُّلُ [et-teḣayyul] (fethateynle ve yâ’nın zammı ve teşdîdiyle) Gök bulutlanıp yağmura hâzırlanmak; yukâlu: تَخَيَّلَتِ السَّمَاءُ إِذَا تَغَيَّمَتْ وَتَهَيَّأَتْ لِلْمَطَرِ Ve
تَخَيُّلٌ [teḣayyul] Bir kimsede hayr anlayıp onu ihtiyâr etmeğe dahi derler; yukâlu: تَخَيَّلْتُ عَلَى الرَّجُلِ إِذَا اخْتَرْتَهُ وَتَفَرَّسْتَ فِيهِ الْخَيْرَ Ve
تَخَيُّلٌ [teḣayyul] Bir kimseye bir nesne müştebih olmağa dahi derler; yukâlu: تَخَيَّلَ لَهُ أَنَّهُ كَذَا Ve
تَخَيُّلٌ [teḣayyul] Bir nesneyi fikr etmeğe dahi derler; tekûlu: تَخَيَّلْتُهُ فَتَخَيَّلَ لِي كَمَا يُقَالُ تَصَوَّرْتُهُ فَتَصَوَّرَ وَتَبَيَّنْتُه فَتَبَيَّنَ وَتَحَقَّقْتُهُ فَتَحَقَّقَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı