el-cuzl ~ اَلْجُزْلُ

Kamus-ı Muhit - الجزل maddesi

اَلْجُزْلُ [el-cuzl] (cîm’in zammıyla) أَجْزَلُ [eczel] kelimesinin cemʹidir, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْجَزَلُ [el-cezel] (fethateynle) Deve havut ağacı te΄sîrinden omuzu başı kesilmiş yâhûd cıdav olmuş olmak maʹnâsınadır ki omuzu başını yağır eylemekle oradan kemik çıkıp yeri çukur olur; yukâlu: جَزِلَ الْبَعِيرُ جَزَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَجْزَلَ

اَلْجَزْلُ [el-cezl] (cîm’in fethi ve zây-ı muʹcemenin sükûnuyla) Kuru oduna denir, ʹalâ-kavlin hammâm odunu gibi kalın oduna denir ki tomruk taʹbîr olunur; yukâlu: جَاءَ بِجَزْلٍ كَثِيرٍ أَيْ حَطَبٍ يَابِسٍ أَوْ هُوَ الْغَلِيظُ الْعَظِيمُ مِنْهُ Ve çok nesneye ıtlâk olunur; cemʹi جِزَالٌ [cizâl] gelir cîm’in kesriyle; yukâlu: شَيْءٌ جَزْلٌ أَيْ كَثِيرٌ Ve pek cömert ve kerîm adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ جَزْلٌ أَيْ كَرِيمٌ مِعْطَاءٌ Ve re΄y ve fikri metîn, dirâyet-i kâmile sâhibi ʹâkıl ve reşîd adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ جَزْلٌ أَيْ عَاقِلٌ أَصِيلُ الرَّأْيِ Ve rekîk olmayıp râst ve dürüst olan lafz ve kelimeye vasf olur; yukâlu: لَفْظٌ جَزْلٌ أَيْ خِلَافُ الرَّكِيكِ Ve güvercin âvâzesine denir; yukâlu: مَا أَلْطَفَ جَزْلَ الْحَمَامَةِ أَيْ صَوْتَهَا Ve

جَزْلٌ [cezl] ʹArûziyyûn ıstılâhında zihâfât-ı bahr-i kâmildendir ki mütefâʹilün cüz΄ünün harf-i râbiʹini iskân ve sânîsini iskâttan ʹibârettir ki müfteʹilun cüz΄üne nakl olunur. Mütercim der ki kütüb-i ʹarûzda ḣâ-yı muʹceme ile خَزْلٌ [ḣazl] ʹunvânında mersûmdur, niteki mü΄ellif orada dahi zikr eylemiştir. Ve

جَزْلٌ [cezl] Masdar olur, cüz΄-i mezkûrda zihâf-ı merkûmu icrâ eylemek maʹnâsına; yukâlu: جَزَلَ مُتَفَاعِلُنْ جَزْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَسْقَطَ رَابِعَهُ وَأَسْكَنَ ثَانِيَهُ Ve baʹzılar dedi ki cüz΄-i mezkûra مَجْزُولٌ [meczûl] ıtlâkı جَزْلٌ [cezl] ʹârız olan deveye teşbîhledir ki vasatı olan harf-i râbiʹi senâm-ı meczûle teşbîh olunmuştur. Ve

جَزْلٌ [cezl] Havut devenin omuzu başını kesip yağır eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَلَ الْقَتَبُ غَارِبَ الْبَعِيرِ إِذَا قَطَعَهُ Ve bir nesneyi kılıçla çalıp iki pâre kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَزَلَهُ بِالسَّيْفِ إِذَا قَطَعَهُ جَزْلَتَيْنِ Ve

جَزْلٌ [cezl] Bir nebât adıdır.

Vankulu Lugatı - الجزل maddesi

اَلْجَزَلُ [el-cezel] (fethateynle) Su çeken devenin arkası ki yağır olmağın arkasından kemik çıkarılmakla yeri çukur kala.

اَلْجَزْلُ [el-cezl] (cîm’in fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Büyük odun ki kurumuş ola. Ve

جَزْلٌ [cezl] ʹAzîm maʹnâsına da gelir; yukâlu: فُلَانٌ جَزْلُ الرَّأْيِ أَيْ عَظِيمُ الرَّأْيِ Ve lafz-ı جَزْلٌ [cezl] şol kelâmdır ki rekîk olmaya. Ve

جَزْلٌ [cezl] Kesmeğe dahi derler, katʹ maʹnâsına; yukâlu: جَزَلْتُ الشَّيْءَ جِزْلَتَيْنِ إِذَا قَطَعْتَهُ قِطْعَتَيْنِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı