ḣariḵ ~ خَرِقٌ

Kamus-ı Muhit - خرق maddesi

اَلْخَرِقُ [el-ḣariḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Küle denir, رَمَادٌ [remâd] maʹnâsına; âteş yakanlar gidip kendisi yerinde sâbit olduğu için ıtlâk olunmuştur. Ve

خَرِقٌ [ḣariḵ] Ayakları zaʹîf ve gevşek olan âhû-beççeye denir. Ve şol âhû ve kuş makûlesine denir ki etrâfında sayyâdlar olmakla havfından harekete mecâli olmayıp taş yatar kala; mü΄ennesi خَرِقَةٌ [ḣariḵat]tır. Ve elinden iş gelmeyen hemec ve mezgeldek adama denir; yukâlu: رَجُلٌ خَرِقٌ أَيْ لاَ يُحْسِنُ الصَّنْعَةَ

اَلْخَرَقُ [el-ḣaraḵ] (fethateynle) خُرُوقٌ [ḣurûḵ] maʹnâsınadır; yukâlu: خَرِقَ فِي الْبَيْتِ خَرَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَقَامَ فَلَمْ بَيْرَحْ Ve havf ve hayâ gibi ʹârızadan nâşî medhûş ve hayrân olmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin gözleri belertip cemâd gibi mebhût ve dem-beste kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَرِقَ الرَّجُلُ إِذَا دَهِشَ مِنْ خَوْفٍ أَوْ حَيَاءٍ أَوْ بُهِتَ فَاتِحًا عَيْنَيْهِ يَنْظُرُ Ve sayyâdlar etrâfı çevirmekle âhû ve kuş makûlesi kendi yatağında korkusundan kımıldanmayıp yere yapışıp cism-i bî-cân gibi taş yatar olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَرِقَ الْغَزَالُ إِذَا فَرَقَ فَعَجَزَ عَنِ النُّهُوضِ وَكَذَا الطَّائِرُ فَلَمْ يَقْدِرْ عَلَى الطَّيَرَانِ Ve

خَرَقُ [Ḣaraḵ] Merv kazâsında bir karye adıdır, Ḣare muʹarrebidir; muhaddisînden Muḩammed b. Aḩmed b. Ebî Bişr el-Mutekellim ve Muḩammed b. Mûsâ ve Muḩammed b. ʹUbeydullâh el-Ḣaraḵiyyûn oradandır. Ve

خَرَقٌ [ḣaraḵ] Gılzat ve huşûnet maʹnâsınadır ki rıfk ve sühûlet mukâbilidir, خُرْقٌ [ḣurḵ] gibi ki zammıyladır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve masdar olur, أَخْرَقُ [aḣraḵ] olmak maʹnâsına; yukâlu: خَرِقَ الرَّجُلُ إِذَا كَانَ أَخْرَقَ Ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْخَرْقُ [el-ḣarḵ] (حَرْقٌ [ḩarḵ] vezninde) Bir nesneyi yarıp yırtmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَقَ الشَّيْءَ خَرْقًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا جَابَهُ وَمَزَّقَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre خَرْقٌ [ḣarḵ] bir nesneyi fikr ve reviyyetsiz fesâd tarîki üzere katʹ eylemek maʹnâsına mevzûʹdur; maʹânî-i sâ΄ire ondan münşaʹibdir. Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] Yalan söylemek maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki sıdkı hark eder; yukâlu: خَرَقَ الرَّجُلُ إِذَا كَذَبَ Ve katʹ-ı mesâfe eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki beyâbânı delip öte geçmiş olur; yukâlu: خَرَقَ الْمَفَازَةَ إِذَا قَطَعَهَا Ve yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَرَقَ الثَّوْبَ إِذَا شَقَّهُ Ve yeniden yalan düzmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَرَقَ الْكَذِبَ إِذَا صَنَعَهُ Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] Otsuz susuz kır yere denir; tekûlu: وَقَعْنَا خَرْقًا أَيْ أَرْضًا قَفْرًا Ve şol geniş sahrâya ıtlâk olunur ki onda riyâh مُتَخَرَّقٌ [muteḣarraḵ] yaʹnî perâkende olur. Cemʹi خُرُوقٌ [ḣurûḵ] gelir. Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] قُسْطٌ [ḵusṯ] dedikleri nebâta şebîh bir nebât adıdır. Ve Neysâbûr’da bir mevziʹ adıdır. Şârihin beyânına göre خَرْقٌ [ḣarḵ] ism olarak dahi istiʹmâl olunur ki yırtığa denir. Ve minhu’l-meselu: “إِتَّسَعَ الْخَرْقُ عَلَى الرَّاقِعِ” Lisânımızda dahi “delik büyük, yama küçük” meseli zebân-zededir.

Vankulu Lugatı - خرق maddesi

اَلْخَرَقُ [el-ḣaraḵ] (fethateynle) Dehşettir, havften yâhûd hayâdan; yukâlu: خَرِقَ خَرَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve

خَرَقٌ [ḣaraḵ]Rıfk üzere olmağa dahi derler; yukâlu: خَرِقَ يَخْرَقُ خَرَقًا مِنَ الْبَابِ الْمَذْكُورِ

اَلْإِنْخِرَاقُ [el-inḣirâḵ] (hemzenin ve ḣâ’nın kesriyle) ve

اَلتَّخَرُّقُ [et-teḣarruḵ] (fethateynle ve râ’nın zammı ve teşdîdiyle) ve

اَلْإِخْرِيرَاقُ [el-iḣrîrâḵ] (hemzenin ve râ’nın kesriyle) Yırtılmak; yukâlu: خَرَقْتُ الثَّوْبَ وَخَرَّقْتُهُ بِالتَّشْدِيدِ فَانْخَرَقَ وَتَخَرَّقَ وَاخْرَوْرَقَ Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] Yırtığın kendiye dahi derler; yukâlu: فِي ثَوْبِهِ خَرْقٌ وَهُوَ فِي الْأَصْلِ مَصْدَرٌ Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] Yeri kazıp yarmağa dahi derler; yukâlu: خَرَقْتُ الْأَرْضَ خَرْقًا إِذَا جِبْتَهَا Ve

خَرْقٌ [ḣarḵ] Vâsiʹ yere dahi derler ki riyâh onda müteharrik olur, yaʹnî yeller perâkende olur. Ve

تَخَرُّقٌ [teḣarruḵ] Sehâda vüsʹat üzere olmağa da derler. Ve

تَخَرُّقٌ [teḣarruḵ] Kizb etmeğe de derler, تَخَلُّقٌ [teḣalluḵ]ta lügattır. Ve bu makâmda sâhib-i Ṡurâḩ’ın إِخْرِوْرَاقٌ“derîden” dediği lafzen ve maʹnen muhâlif olduğu zâhir olur. Ammâ lafzen zâhir budur ki vâv yâ’ya münkalib ola ammâ maʹnen derîden yırtmak maʹnâsınadır hâlâ ki إِخْرِيرَاقٌ ve ahavâtı yırtılmak maʹnâsınadır, nitekim خَرْقٌ [ḣarḵ] ve تَخْرِيقٌ [taḣrîḵ] derânîden dediği dahi muhâliftir, te΄emmül oluna.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı