اَلْعَضْبُ [el-ʹaḋb] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Kesmek, قَطْعٌ [ḵaṯʹ] maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَبَهُ عَضْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve bir kimseye sövmek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: عَضَبَهُ أَيْ شَتَمَهُ Ve bir kimsenin mesâvîsini kâle getirip dillemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَبَهُ إِذَا تَنَاوَلَهُ بِلِسَانِهِ Ve vurmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: عَضَبَهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve bir nesne ile dürtüp sançmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: عَضَبَهُ بِالرُّمْحِ إِذَا طَعَنَهُ بِهِ Ve dönmek, rücûʹ maʹnâsına istiʹmâl olunur, katʹ-ı ʹazîmet mülâhazasıyla; yukâlu: عَضَبَهُ عَنْهُ إِذَا رَجَعَ Ve kötürüm ve mukʹad eylemek maʹnâsınadır, katʹ-ı hareket mülâyemetiyle; yukâlu: عَضَبَهُ الْمَرَضُ أَيْ أَزْمَنَهُ Ve nâkayı ve koyunu عَضْبَاءُ [ʹaḋbâ΄] kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَبَ النَّاقَةَ وَالشَّاةَ إِذَا جَعَلَهُمَا عَضْبَاءَ Ve
عَضْبُ [ʹaḋb] Kılıca ıtlâk olunur, vasf-bi’l-masdardır. Ve hadîdü’l-kelâm olan kimseye ıtlâk olunur. Ve sebük-ser civâna ıtlâk olunur. Ve şol buzağıya denir ki henüz boynuzları zuhûr eyleye.
اَلْعَضْبَاءُ [el-ʹaḋbâ΄] (حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄] vezninde) Kulağı yarık nâkaya ıtlâk olunur; yukâlu: نَاقَةٌ عَضْبَاءُ أَيِ الْمَشْقُوقَةُ اْلأُذُنِ Ve at kısmından rubʹdan ziyâdesi maktûʹ olan kulağa denir. Ve
عَضْبَاءُ [ʹAḋbâ΄] Resûl-i ekrem sallallâhu ʹaleyhi ve sellem hazretlerinin nâka-i enîkaları ismidir. Gerçi kulağı meşkûk değil idi, belki necîbe ve kerîme olup kılıç gibi keskin olduğundan ıtlâk olunmuştur. Ve şol dişi koyuna denir ki karn-ı dâhili yaʹnî boynuzunun içinde olan مُشَاشٌ [muşâş] dedikleri kıtırdak gibi yumuşak kemiği meksûr ola ki kesr ona bâlig olmuş olur. Pes hemân hârici meksûr olana عَضْبَاءُ [ʹaḋbâ΄] ıtlâk olunmaz. Müzekkerinde أَعْضَبُ [aʹḋeb] denir; yukâlu: شَاةٌ عَضْبَاءُ وَكَبْشٌ أَعْضَبُ أَيْ بَيِّنُ الْعَضْبِ Bunların masdarı عَضَبٌ [ʹaḋab]dır, fethateynle; yukâlu: عَضِبَ الْكَبْشُ عَضَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَعْضَبَ Ve
أَعْضَبُ [aʹḋeb] Nâsır ve meded-kârı olmayan bîkes kimseye ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ أَعْضَبُ أَيْ لاَ نَاصِرَ لَهُ Ve elleri kısa olan insân ve hayvâna ıtlâk olunur. Ve birâderi vefât eden ʹalâ-kavlin birâderi ve katʹâ akribâsı olmayan mütevahhid kişiye ıtlâk olunur. Ve أَعْضَبُ [aʹḋeb] fenn-i ʹarûzda عَضْبٌ [ʹaḋb] zihâfı cârî olan cüz΄e denir. Ve
عَضْبٌ [ʹaḋb] Bahr-i vâfirin ʹarûzu olan mutefâʹilun cüz΄ü baʹde’l-harm mufteʹilun veznine redd olunmak yaʹnî mutefâʹilun cüz΄ünün ibtidâ-yı vetid mecmûʹu olan mîm iskât olunduktan sonra fâʹilâtün kalmakla mufteʹilun veznine red ve nakl olunmaktan ʹibârettir. Bir boynuzu münkesir olan koyuna teşbîh olunmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı