اَلْجُنَبَةُ [el-cunebet] (cîm’in zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Dâ΄imâ kendiden ictinâb olunacak şey΄e denir.
اَلْجَنْبُ [el-cenb] (cîm’in fethi ve nûn’un sükûnuyla) ve
اَلْجَانِبُ [el-cânib] (nûn’un kesriyle) ve
اَلْجَنَبَةُ [el-cenebet] (fetehâtla) Yana denir, شِقٌّ [şiḵḵ] maʹnâsına, insânın ve sâ΄ir nesnenin olsun. Cemʹleri جُنُوبٌ [cunûb] gelir cîm’in zammıyla ve جَوَانِبُ [cevânib] ve جَنَائِبُ [cenâ΄ib] gelir.
اَلْجَنَابَةُ [el-cenâbet] (cîm’in fethiyle) ve
اَلْجَنْبَةُ [el-cenbet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde ve fetehâtla lügattir) Yanda olan nesneye denir; ve minhu: جَنَابَتَا اْلأَنْفِ وَجَنْبَتَاهُ وَيُحَرَّكُ أَيْ جَنْبَاهُ Yaʹnî burnu iki taraflı ihâta eden kanatlarıdır.
اَلْجَنَبَةُ [el-cenebet] (fethateynle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: فُلَانٌ لَا يَطُورُ بِجَنَبَتِنَا أَيْ لَا يَقْرُبُ بِجَنْبِنَا
اَلْجَنْبَةُ [el-cenbet] (cîm’in fethi ve nûn’un sükûnuyla) Devenin eyegüsünde olan derisi; yukâlu: أَعْطِنِي جَنْبَةً أَتَّخِذْ عُلْبَةً Yaʹnî “Devenin pehlûsu derisinden ver tâ ki süt koyacak âlet edinem.” Ve nâhiye maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: نَزَلَ فُلَانٌ جَنْبَةً أَيْ نَاحِيَةً وَاعْتَزَلَ النَّاسَ Yaʹnî “Bir cânibi ihtiyâr edip halktan ʹuzlet etti.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı