اَلْكُحْلُ [el-kuḩl] (kâf’ın zammı ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Çok mâla denir; yukâlu: لِفُلَانٍ كُحْلٌ أَيْ مَالٌ كَثِيرٌ Ve bu maʹnâ-yı âtîden me΄hûzdur sevâd iʹtibârıyla. Ve göze çekecek sürmeye denir; yukâlu: فِي عَيْنِهَا كُحْلٌ أَيْ إِثْمِدٌ Ve mutlakan istişfâ için göze çekilen tûtiyâya ve göz otu makûlesine denir. Ve
كُحْلُ السُّودَانِ [kuḩlu’s-Sûdân] بَشْمَةٌ [beşmet]tir ki çeşmek ve çeşme-zen ve göz taşı dedikleri dârûdur. Ve
كُحْلُ فَارِسٍ [kuḩlu Fâris] Anzerût dedikleri dârûdur. Ve
كُحْلُ خَوْلَانَ [kuḩlu ḣavlân] حُضُضٌ [ḩuḋuḋ]dur ki havlân-ı Hindî dedikleri dârûdur, Mekkî kısmı dahi olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı