اَلْحَفِشُ [el-ḩafiş] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Maʹnâ-yı evvelden vasftır.
اَلْحَفَشُ [el-ḩafeş] (fethateynle) Devenin hörgücünün ön tarafında yağırlık zuhûr edip dibinden tepesine dek yiyerek yürüyüp hemân gerisi sağ ve dürüst kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَفِشَ السَّنَامُ حَفَشًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَخَذَتْهُ الدَّبَرَةُ فِي مُقَدَّمِهِ فَأَكَلَتْهُ مِنْ أَسْفَلِهِ إِلَى أَعْلاَهُ وَبَقِيَ مُؤَخَّرُهُ صَحِيحًا Ve hatun kendisine zevci muhabbet eylemek husûsuna çalışmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَفِشَتِ الْمَرْأَةُ لِزَوْجِهَا الْوُدَّ إِذَا اجْتَهَدَتْ فِيهِ Ve sehâb bir sâʹatin içinde sağanaklı şedîd yağmur yağdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَفِشَتِ السَّمَاءُ إِذَا جَاءَتْ بِمَطَرٍ شَدِيدٍ سَاعَةً
اَلْحَفْشُ [el-ḩafş] (ḩâ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir şey΄in kabuğunu gidermek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ الشَّيْءَ حَفْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَشَرَهُ Ve istihrâc maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ الْمَاءَ إِذَا اسْتَخْرَجَهُ Ve cidd ve saʹy eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ فِيهِ إِذَا جَدَّ Ve biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ الْمَالَ إِذَا جَمَعَهُ Ve sel suları her taraftan bir gölcüğe akıp gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ السَّيْلُ إِذَا جَرَى إِلَى مُسْتَنْقَعٍ وَاحِدٍ Ve at merreten baʹde uhrâ seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ الْفَرَسُ إِذَا جَرَى جَرْيًا بَعْدَ جَرْيٍ Ve nâs birikmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَفَشَ الْقَوْمُ إِذَا اجْتَمَعُوا Ve tard eylemek maʹnâsınadır; yukâlu. حَفَشَهُ إِذَا طَرَدَهُ
اَلْحِفْشُ [el-ḩifş] (ḩâ’nın kesriyle) Hatunların iğ ve iplik koyacak kutularına denir. Ve sepete denir; yukâlu: وَضَعَهُ فِي الْحِفْشِ أَيِ السَّفَطِ Ve pek küçük eve ve odaya, ʹalâ-kavlin kıl çadırdan olanına denir ki bedevîler evidir. Ve devenin hörgücüne ıtlâk olunur; yukâlu: قَطَعَ حِفْشَ الْبَعِيرِ أَيْ سَنَامَهُ Ve hatunların fercine ıtlâk olunur ki miġzel-i lahmı kutusudur. Ve dürc maʹnâsınadır ki hurdevât kutusudur. Ve eski ve çürük nesneye denir. Ve işe yaramayan ve kırık sırık sırça ve sâ΄ir makûlesi kaplara denir ki baʹzı yağ ve zeyt misilli nesne korlar. Ve büyük eski çuvala denir. Cemʹi أَحْفَاشٌ [aḩfâş] gelir. Ve baʹzılar ʹindinde أَحْفَاشُ الْبَيْتِ [aḩfâşu’l-beyt] hırt mırt taʹbîr olunan hâne esbâbına ıtlâk olunur; yukâlu: إِرْتَحَلُوا وَبَقِيَتْ أَحْفَاشُ الْبَيْتِ أَيْ قُمَاشُهُ وَرُذَالُ مَتَاعِهِ Ve أَحْفَاشُ الْأَرْضِ [aḩfâşu’l-arḋ] keler ve kertenkele ve kirpi makûlesi cânverlere ıtlâk olunur; yukâlu: أَرْضٌ كَثِيرَةُ الْأَحْفَاشِ أَيْ ضِبَابِهَا وَقَنَافِذِهَا
اَلْحَفْشُ [el-ḩafş] (ḩâ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Su her cânibden akıp bir yerde cemʹ olmak; yukâlu: حَفَشَ السَّيْلُ يَحْفِشُ حَفْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَالَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ إِلَى مُسْتَنْقَعٍ وَاحِدٍ Ve
حَفْشٌ [ḩafş] Mataranın su tutmayıp suyu akmasına dahi derler. Ve
حَفْشٌ [ḩafş] At bir kerre seğirttikten sonra tekrâr seğirtmeğe dahi derler. Ve halk bir yere cemʹ olmağa da derler; yukâlu: هُمْ يَحْفِشُونَ عَلَيْكَ أَيْ يَجْتَمِعُونَ
اَلْحِفْشُ [el-ḩifş] (ḩâ’nın kesriyle) İğ koyacak yer, “dûk-dân” maʹnâsına. Ve şol حِفْشٌ [ḩifş] ki hadîs-i şerîfte vâkiʹ olmuştur, murâd küçük evdir, beyt-i sagîr maʹnâsına, Ebû ʹUbeyd rivâyeti üzere. Baʹzılar eyitti: Hadîs-i şerîfte “هَلَّا قَعَدَ فِي حِفْشِ أُمِّهِ” kavlinden murâd “عِنْدَ حِفْشِ أُمِّهِ” demektir, yaʹnî maʹnâ-yı meşhûr murâddır ki iğlik demek olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı