Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl “ح،و،ل” mâddesi bir şey΄in gayrdan tagayyür ve infisâli maʹnâsına mevzûʹdur, gâh tagayyür ve gâh infisâl iʹtibârıyla; maʹânî-i sâ΄ire ondan münşaʹibdir. Meselâ seneye حَوْلٌ [ḩavl] ıtlâk olunur ki tesmiye bi’l-masdardır, inkilâbı ve şemsin metâliʹ ve megâribinde deverânı iʹtibârına mebnîdir. İntehâ. Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Sene tamâm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَ الْحَوْلُ يَحُولُ حَوْلًا إِذَا تَمَّ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] ve
حُؤُولٌ [ḩu΄ûl] (hemze ile قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesne üzerine yıl geçmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ حَوْلًا وَحُؤُولًا إِذَا أَتَى عَلَيْهِ وَكَذَا يُقَالُ حَالَتِ الدَّارُ وَحِيلَ بِهَا Ve bir hâlden bir hâle dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَ الشَّيْءُ إِذَا تَحَوَّلَ مِنْ حَالٍ إِلَى حَالٍ Ve yay eğilmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَتِ الْقَوْسُ إِذَا صَارَتْ مُعْوَجَّةً Ve mutlakan bir nesne eski hâlinden mütegayyir olmak maʹnâsınadır, doğru nesnenin eğilmesi gibi; yukâlu: حَالَ الشَّيْءُ مَثَلًا إِذَا تَغَيَّرَ مِنَ الْإِسْتِوَاءِ إِلَى الْعِوَجِ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Hîle maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Mü΄ellif bunu ism siyâkında bi’l-müsâmaha sebt eyledi, lâkin bu maʹnâda masdardır. Ve davara sıçrayıp binmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَ فِي ظَهْرِ دَابَّتِهِ إِذَا وَثَبَ وَاسْتَوَى Ve
حُؤُولٌ [ḩu΄ûl] ve
حَيْلُولَةٌ [ḩaylûlet] (قَيْلُولَةٌ [ḵaylûlet] vezninde) İki nesne aralığına hâciz ve hâ΄il olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَالَ بَيْنَهُمَا إِذَا حَجَزَ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] bir nesnenin çevre ve pîrâmenine denir, حَوَالٌ [ḩavâl] gibi ki سَحَابٌ [seḩâb] veznindedir; yukâlu: قَعَدَ هُوَ حَوَالَيْهِ مُثَنًّى حَوَالٍ وَحَوْلَهُ وَحَوْلَيْهِ مُثَنًّى وَحَوَالَهُ كَسَحَابٍ وَأَحْوَالَهُ حَمْعُ حَوْلٍ Tesniye terkîblerine göre çevre mukavvesen ikiye taksîm olunur. Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Kuvvet maʹnâsına gelir, حَوْلَةٌ [ḩavlet] gibi, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلْحَوْلُ [el-ḩavl] ve
اَلْحَيْلُ [el-ḩayl] (ḩâ’ların fethiyle) ve
اَلْحِوَلُ [el-ḩivel] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) ve
اَلْحَوْلَةُ [el-ḩavlet] (صَوْلَةٌ [ṡavlet] vezninde) ve
اَلْحِيلَةُ [el-ḩîlet] (ḩâ’nın kesriyle ki aslı حِوْلَةٌ idi) ve
اَلْحَوِيلُ [el-ḩavîl] (عَوِيلٌ [ʹavîl] vezninde) ve
اَلْمَحَالُ [el-meḩâl] ve
اَلْمَحَالَةُ [el-meḩâlet] (mîm’lerin fethiyle) ve
اَلْإِحْتِيَالُ [el-iḩtiyâl] ve
اَلتَّحَوُّلُ [et-teḩavvul] ve
حِوَلٌ [ḩivel] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) İsmdir, zevâl ve intikâl maʹnâsına; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا﴾ Ve
حِوَلُ الدَّهْرِ [ḩivelu’d-dehr] Zamânın tekâlîb ve ʹacâyibine ıtlâk olunur. Ve
حِوَلٌ [ḩivel] Şol hendeğe denir ki ona serâpâ hurmâ ağaçları dikerler.
اَلتَّحَيُّلُ [et-teḩayyul] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] veznlerinde) Umûr ve mesâlihin tasarruf ve idâresinde hazâkat ve cevdet-i fikr ü nazar ve kudret maʹnâsınadır ki taklîb-i fikr-i sâ΄ib lâzimesidir. Istılâhımızda “hîle” fend ve mekr ve dubara makâmında istiʹmâli bundan baʹîd değildir, bunun lâzımı gibidir. Mü΄ellif إِحْتِيَالٌ [iḩtiyâl] ile تَحَوُّلٌ [teḩavvul] ve تَحَيُّلٌ [teḩayyul]ü ittirâden mezc eylemiştir. حِيلَةٌ [ḩîlet]in cemʹi حِوَلٌ [ḩivel] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde aslı üzere ve حِيَلٌ [ḩiyel gelir, yine عِنَبٌ [ʹineb] vezninde ve حِيَلَاتٌ [ḩiyelât] gelir, عِنَبَاتٌ [ʹinebât] vezninde; yukâlu: فُلَانٌ ذُو حَوْلٍ وَحَيْلٍ وَحِوَلٍ وَحَوْلَةٍ وَحِيلَةٍ وَحَوِيلٍ وَمَحَالٍ وَمَحَالَةٍ وَاحْتِيَالٍ وَتَحَوُّلٍ وَتَحَيُّلٍ أَيْ ذُو حِذْقٍ وَجَوْدَةِ نَظَرٍ وَقُدْرَةٍ عَلَى التَّصَرُّفِ Ve
اَلْحَوْلُ [el-ḩavl] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Hîle ve kuvvet maʹnâsına. Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Yıla dahi derler, sene maʹnâsına. Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Yıl geçmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: حاَلَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا مَرَّ وَيُقَالُ حَالَتِ الدَّارُ وَحَالَ الْغُلَامُ إِذَا أَتَى عَلَيْهِ حَوْلٌ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Yay evvelki hâlinden dönüp muʹvecc olmağa dahiderler ve levni mütegayyir olup kararmağa dahi derler; yukâlu: حَالَ لَوْنُهُ إِذَا تَغَيَّرَ وَاسْوَدَّ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Bir mekândan bir mekâna intikâl etmeğe dahi derler; yukâlu: حَالَ إِلَى مَكَانٍ آخَرَ يَحُولُ حَوْلًا إِذَا تَحَوَّلَ Ve taharrük maʹnâsına da gelir; yukâlu: حَالَ الشَّخْصُ إِذَا تَحَرَّكَ وَكَذَا كُلُّ مُتَحَوِّلٍ عَنْ حَالِهِ Ve
حَوْلٌ [ḩavl] Çevre maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَعَدُوا حَوْلَهُ وَحَوَالَهُ وَحَوْلَيْهِ وَحَوَالَيْهِ وَلَا تَقُلْ حَوَالِيهِ بِكَسْرِ اللَّامِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı