اَلْخَصْفُ [el-ḣaṡf] (ḣâ’nın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) ʹArablara mahsûs kat kat dikilmiş ayakkabıya denir, papuç ve kalevre dedikleri gibi; yukâlu: جَاءَ وَفِي رِجْلِهِ خَصْفٌ أَيْ نَعْلٌ ذَاتُ الطِّرَاقِ Ve zikr olunan ayakkabının her katına خَصْفَةٌ [ḣaṡfet] denir, تَمْرَةٌ [temret] vezninde; yukâlu: خَصْفٌ لَهَا خَصْفَةٌ كَثِيرَةٌ أَيْ طِرَاقٌ Ve
خَصْفٌ [ḣaṡf] Çarığa denir ki çobanlar giyerler, Fârisîde şemem derler. Ve
خَصْفٌ [ḣaṡf] Masdar olur, ayakkabı dikmek maʹnâsınadır ki murâd خَصْفَةٌ [ḣaṡfet] vechiyle dikmektir; yukâlu: خَصَفَ النَّعْلَ خَصْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَرَزَهَا Ve ağaç yapraklarını çıplak adam vücûduna zikr olunan papuç gibi kat kat tutunmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَصَفَ الْعُرْيَانُ الْوَرَقَ عَلَى بَدَنِهِ إِذَا أَلْزَقَهَا وَأَطْبَقَ عَلَيْهِ وَرَقَةً وَرَقَةً يَعْنِي لِيَسْتُرَ عَوْرَتَهُ Ve bihi fussire kavluhu taʹâlâ: ﴿وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ﴾
اَلْخَصَفُ [el-ḣaṡaf] (fethateynle) Cemʹi.
اَلْخَصْفُ [el-ḣaṡf] (ḣâ’nın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Şol ʹArabnaʹleynidir ki bir niçe kattan ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı