er-ricel ~ اَلرِّجَلُ

Kamus-ı Muhit - الرجل maddesi

اَلرَّجَلُ [er-recel] (fethateynle) Bir adam piyâde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَجِلَ الرَّجُلُ رَجَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَمْ يَكُنْ لَهُ ظَهْرٌ يَرْكَبُهُ يَعْنِي فَيَمْشِي عَلَى قَدَمَيْهِ Ve dâbbenin bir ayağı böğrüne kadar sekil olmak maʹnâsınadır, niteki vasfı zikr olundu; yukâlu: رَجِلَتِ الدَّابَّةُ إِذَا كَانَ بَيَاضٌ فِي إِحْدَى رِجْلَيْهِ يَعْنِي إِلَى الْخَاصِرَةِ Ve devenin yavrusunu her kaçan dilerse anası emsin diye anasıyla salıvermeğe denir, kezâlik oğlak ve kuzu makûlesinde dahi istiʹmâl olunur. Ve zikr olunan yavruya da رَجَلٌ [recel] ıtlâk olunur, ke-mâ se-yuzkeru; ve tekûlu’l-ʹArabu: إِرْتَجِلْ رَجَلَكَ أَيْ عَلَيْكَ شَانَكَ فَأَلْزَمْهُ Yaʹnî “Müseyyeb olan yavru hayvânlarını salıvermeyip bağla” demektir; dâ΄imâ kendi hâl ve şânına mukayyed ve meşgûl olup umûrunu mazbût kıl, perîşân ve müseyyeb eyleme demekten kinâyedir. Ve saç ve sakala ne kıvırcık ve ne gevşek doğru olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَجِلَ الشَّعْرُ إِذَا كَانَ بَيْنَ السُّبُوطَةِ وَالْجُعُودَةِ Ve bu maʹnâda vasf olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve öylesi saç sâhibine de ıtlâk olunur. Ve yılkı ve hergele içre müseyyeben salıverilmiş ata denir. Ve o resme at sürüsünde dahi istiʹmâl olunur; vasf bi’l-masdar olmakla ifrâd ve cemʹi müsâvîdir; yukâlu: فَرَسٌ رَجَلٌ أَيْ مُرْسَلٌ عَلَى الْخَيْلِ وَكَذَا خَيْلٌ رَجَلٌ ve yukâlu: بَاتَ الْحِصَانُ بِرَجَلِ الْخَيْلِ

اَلرَّجُلُ [er-recul] (râ’nın fethi ve cîm’in zammı ve tahfîfen sükûnuyla) Maʹlûmdur ki nevʹ-i insândan ancak bülûg ve şebâbiyyet kertesine varmış erkeğe denir, etfâl ve sıbyâna ıtlâk olunmaz, Fârisîde merdüm ve Türkîde er kişi taʹbîr olunur, ʹalâ-kavlin tevellüd eylediği sâʹatte رَجُلٌ [recul] ıtlâk olunur; musaggarında رُجَيْلٌ [ruceyl] denir ve رُوَيْجِلٌ [ruveycil] denir gayr-i kıyâs üzere. Ve

رَجُلٌ [recul] Çok cimâʹ eden adama ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ رَجُلٌ أَيْ كَثِيرُ الْجِمَاعِ Ve piyâdeye denir, رَاجِلٌ [râcil] maʹnâsına. Ve kâmil ve mürû΄eti tâmm adama ıtlâk olunur; yukâlu: هَذَا رَجُلٌ فِي الرِّجَالِ أَيْ كَامِلٌ Ve رَجُلٌ [recul] kelimesinin cemʹi رِجَالٌ [ricâl] ve رِجَالَاتٌ [ricâlât] gelir râ’nın kesriyle ve رَجْلَةٌ [reclet] gelir râ’nın fethi ve cîm’in sükûnuyla ve رِجَلَةٌ [ricelet] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde ve مَرْجَلٌ [mercel] gelir mîm’in ve cîm’in fethiyle ve أَرَاجِلُ [erâcil] gelir, أَرَاذِلُ [erâžil] vezninde ve mü΄ennesinde رَجُلَةٌ [reculet] denir hâ’yla.

اَلرَّاجِلُ [er-râcil] ve

اَلرَّجُلُ [er-recul] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) ve

اَلرَّجِلُ [er-recil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلرَّجِيلُ [er-recîl] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve

اَلرَّجْلُ [er-recl] (شَكْسٌ [şeks] vezninde) ve

اَلرَّجْلَانُ [er-reclân] (سَحْبَانُ [saḩbân] vezninde) Piyâde adama denir. رَاجِلٌ [râcil]in cemʹi رِجَالٌ [ricâl] gelir, قَائِمٌ [ḵâ΄im] ve قِيَامٌ [ḵiyâm] gibi ve رَجَّالَةٌ [reccâlet] gelir râ’nın fethi ve cîm’in teşdîdiyle ve رُجَّالٌ [ruccâl] gelir, رُمَّانٌ [rummân] vezninde ve رُجَالَى [rucâlâ] gelir râ’nın zammı ve cîm’in tahfîfiyle ve رَجَالَى [recâlâ] gelir râ’nın fethiyle ve رَجْلَى [reclâ] gelir, سَكْرَى [sekrâ] vezninde. Bunun üçü de رَجْلَانُ [reclân] lafzının cemʹidir. Ve رُجْلَانٌ [ruclân] gelir râ’nın zammıyla, رَاكِبٌ [râkib] ve رُكْبَانٌ [rukbân] gibi ve رُجْلَةٌ [ruclet] gelir râ’nın zammıyla ve رِجْلَةٌ [riclet] gelir râ’nın kesriyle ve أَرْجِلَةٌ [ercilet] gelir, رَغِيفٌ [reġîf] ve أَرْغِفَةٌ [erġifet] gibi ve أَرَاجِلُ [erâcil] ve أَرَاجِيلُ [erâcîl] gelir.

اَلرِّجْلُ [er-ricl] (râ’nın kesriyle) Topuktan aşağı ayağa denir, قَدَمٌ [ḵadem] maʹnâsına, ʹalâ-kavlin uyluğun dibinden ki kalça başıdır, aşağı tabana varınca ıtlâk olunur; cemʹi أَرْجُلٌ [ercul] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde. Ve ʹArablar هُوَ قَائِمٌ عَلَى رِجْلٍ derler, bir emr-i ʹazîm tahaddüs ve isâbet eyledikte katʹâ mütegayyir ve müte΄essir olmayıp ona mukâvemete ibtidâr eder diyecek yerde. Ve

رِجْلٌ [ricl] Bir nesnenin bir bölüğüne ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ رِجْلٌ مِنْهُ أَيْ طَائِفَةٌ Ve tulumun yarısına kadar dolu şarâb ve zeyt makûlesine ıtlâk olunur. Ve çekirke sürbesine denir; bunun lafzından müfredi yoktur, niteki عَانَةٌ [ʹânet] gibi ki hımâr hergelesine denir ve خَيْطٌ [ḣayṯ] gibi ki devekuşu sürüsüne denir ve صِوَارٌ [ṡivâr] gibi ki sığır sürüsüne denir; cemʹi أَرْجَالٌ [ercâl]dir. Ve

رِجْلٌ [ricl] Ayak donunun paçasına denir. Ve bir nesnede olan hisse ve nasîbe ıtlâk olunur; yukâlu: لَهُ رِجْلٌ فِيهِ أَيْ سَهْمٌ Ve çok uyuyan uykucu adama ıtlâk olunur, نَؤُومٌ [ne΄ûm] maʹnâsına. Ve yazısız sâde kâgıda denir. Ve fakr u fâka ve bü΄s ve şiddet maʹnâsına müstaʹmeldir. Ve insân necisine denir, kâzûre maʹnâsına. Ve ʹaskere ıtlâk olunur. Ve sebk ve takaddüm maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: اَلرِّجْلُ لِي أَيِ التَّقَدُّمُ Bu maʹnâlarda cemʹi أَرْجَالٌ [ercâl]dir. Ve

رِجْلٌ [ricl] Bir adamın ʹahd ve zamânına ıtlâk olunur, hayâtı tasavvuruna mebnîdir; yukâlu: كَانَ ذَلِكَ عَلَى رِجْلِ فُلَانٍأَيْ فِي حَيَاتِهِ وَعَلَى عَهْدِهِ

Vankulu Lugatı - الرجل maddesi

اَلرِّجَلُ [er-ricel] (râ’nın kesri ve cîm’in fethiyle) Cemʹi, su akıntısı olan yerler maʹnâsına.

اَلرَّجَلُ [er-recel] (fethateynle) Piyâde olmağa derler; tekûlu: رَجِلَ رَجَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا بَقِيَ رَاجِلًا Ve

رَجَلٌ [recel] Oğlağı anası ile irsâl etmeğe de derler, her kaçan dilese emmesin diye. Ve

رَجَلٌ [recel] Zikr olunan oğlağa dahi derler; yukâlu: بَهْمَةٌ رِجَلٌ

اَلرَّجُلُ [er-recul] (râ’nın fethi ve cîm’in zammı ile) Er kişi.

اَلرَّجِلُ [er-recil] (râ’nın fethi ve cîm’in kesriyle) Kezâlik piyâde maʹnâsına.

اَلرَّجْلُ [er-recl] (râ’nın fethi ve cîm’in sükûnuyla) Deve yavrusu anasın her kaçan dilerse emmektir. Ve

رَجْلٌ [recl] Koyunu ayağından asmağa dahi derler; tekûlu: رَجَلْتُ الشَّاةَ إِذَا عَلَّقْتَهَا بِرِجْلِهَا Ve

رَجْلٌ [recl] رَاجِلٌ [râcil]in cemʹi dahi gelir, piyâdeler maʹnâsına, صَاحِبٌ [ṡâḩib]le صَحْبٌ [ṡaḩb] gibi.

اَلرِّجْلُ [er-ricl] (râ’nın kesri ve cîm’in sükûnuyla) Ayak, pây maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı