اَلشُّرْسُ [eş-şurs] (şîn’in zammıyla) Deve kısmının dudaklarında hâdis olan uyuzluğa denir.
اَلشَّرْسُ [eş-şers] (şîn’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) Davarı yular ile çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَسَ الدَّابَّةَ شَرْسًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا جَذَبَهَا بِالزِّمَامِ Ve deriyi ıslatmak için suya bırakmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرِسَ الْجِلْدَ إِذَا مَرَسَهَ Ve bir adamı dürüşt ve ciğer-sûz kelimâtla sûz-nâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَسَ صَاحِبَهُ إِذَا مَضَّهُ بِالْكَلاَمِ الْغَلِيظِ Ve deveye baş kıç öğretmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَمَلٌ لَمْ يُشْرَسْ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا لَمْ يُرَضْ
اَلْأَشْرَسُ [el-eşres] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) ve
اَلشَّرِسُ [eş-şeris] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلشَّرِيسُ [eş-şerîs] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Maʹnâ-yı evvelden vasflardır, çetin huylu, bed-mizâc ve bed-meşreb önegü adama denir; yukâlu: رَجُلٌ أَشْرَسُ وَشَرِسٌ وَشَرِيسٌ أَيْ سَيِّءُ الْخُلُقِ وَشَدِيدُ الْخِلاَفِ [Ve]
اَلشَّرَسُ [eş-şeres] (fethateynle) ve
اَلشَّرَاسَةُ [eş-şerâset] ve
اَلشَّرِيسُ [eş-şerîs] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Çetin huylu, bed-mizâc ve nâs ile dâ΄imâ nizâʹ ve muhâlefet üzere olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرِسَ الرَّجُلُ شَرَسًا وَشَرَاسَةً وَشَرِيسًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ سَيِّءَ الْخُلُقِ وَشَدِيدَ الْخِلاَفِ Ve
شَرَسٌ [şeres] Dikenli ağaçların sagîr olanına denir ki çalı taʹbîr olunur; tesmiye bi’l-masdardır, شِرْسٌ [şirs] dahi denir şîn’in kesriyle, yukâlu: يَرْعَى الْمَالُ الشَّرَسَ وَالشِّرْسَ أَيْ مَا صَغُرَ مِنْ شَجَرِ الشَّوْكِ Ve
شَرَسٌ [şeres] Mevâşî dâ΄imâ zikr olunan çalıları otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرِسَ الْمَالُ شَرَشًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا دَامَ عَلَى رَعْيِ الشَّرَسِ Ve nâsa dostluk ve muhabbet göstermek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرِسَ فُلاَنٌ إِذَا تَحَبَّبَ إِلَى النَّاسِ Ve
شَرَاسَةٌ [şerâset] Mevâşî ʹalefi şiddetle ekl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَسَتِ الْمَاشِيَةُ شَرَاسَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَكَلَ شَدِيدًا
اَلشِّرْسُ [eş-şirs] (şîn’in kesri ve râ’nın sükûnuyla) Dağda biten kiçirek dikenli ağaç.
اَلشَّرِسُ [eş-şeris] (şîn’in fethi ve râ’nın kesriyle) Yaramaz hulklu kimse.
اَلشَّرَاسَةُ [eş-şerâset] (şîn’in fethiyle) Bed-hû olmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı