اَلشَّوَصُ [eş-şevaṡ] (fethateynle) شَوَسٌ [şeves] maʹnâsınadır ki zikr olundu.
اَلشَّوْصُ [eş-şevṡ] (şîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bir nesneyi el ile yere dikip beri öte ırgalamak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَ الشَّيْءَ يَشُوصُ شَوْصًا إِذَا نَصَبَهُ بِيَدِهِ وَزَعْزَعَهُ عَنْ مَكَانِهِ Ve el ile ovuşturmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَهُ إِذَا دَلَكَهُ بِيَدِهِ Ve misvâkı ağızda beri öte sürüp misvâklanmak, ʹalâ-kavlin aşağıdan yukarıya misvâklanmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَ السِّوَاكَ إِذَا مَضَغَهُ وَاسْتَنَّ بِهِ أَوِ اسْتَاكَ مِنْ سُفْلٍ إِلَى عُلْوٍ Ve
شَوْصٌ [şevṡ] Diş ağrımak yâhûd karın ağrımak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَ الرَّجُلُ يَشَاصُ وَيَشُوصُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْأَوَّلِ إِذَا وَجَعَ ضِرْسُهُ أَوْ بَطْنُهُ Ve çocuk anasının karnında beri öte kımıldanmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَ الْوَلَدُ يَشَاصُ وَيَشُوصُ إِذَا ارْتَكَضَ فِي بَطْنِ أُمِّهِ Ve bir nesneyi yaykayıp pâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَاصَ الشَّيْءَ إِذَا غَسَلَهُ وَنَقَّاهُ
اَلشَّوْصُ [eş-şavṡ] (şîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Yumağa ve pâk etmeğe derler; yukâlu: هُوَ يَشُوصُ فَاهُ بِالسِّوَاكِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı