eṡ-sanaʹ ~ اَلصَّنَعُ

Kamus-ı Muhit - الصنع maddesi

اَلصَّنْعُ [eṡ-ṡanʹ] (ṡâd’ın fethi ve zammıyla) İş yapmak ve iş düzmek maʹnâsınadır ki Fârisîde sahten mürâdifidir; yukâlu: صَنَعَ الشَّيْءَ صَنْعًا وَصُنْعًا إِذَا عَمِلَهُ

اَلصِّنْعُ [eṡ-ṡinʹ] (ṡâd’ın kesriyle) Kebâb şişine denir, سَفُّودٌ [seffûd] maʹnâsına. Ve sofra ve kilim ve seccâde ve sâ΄ir el ile işlenen, husûsan tezgâh ve kâr-gâh ve kasnak işlerine denir. Ve terziye denir, خَيَّاطٌ [ḣayyâṯ] maʹnâsına, ʹalâ-kavlin sanʹatında sebük-dest uz ve hâzık adama denir; yukâlu: هُوَ صِنْعٌ أَيْ خَيَّاطٌ أَوْ دَقِيقُ الْيَدَيْنِ Ve biryâna denir, شِوَاءٌ [şivâ΄] maʹnâsına. Ve sevb ve câmeye denir. Ve ʹimâmeye denir. Ve su masnaʹasına denir; cemʹi أَصْنَاعٌ [aṡnâʹ] gelir; yukâlu: إِتَّخَذَ أَصْنَاعًا أَيْ مَصَانِعَ Ve bir mevziʹ adıdır. Ve ona Ṡinʹu Ḵase΄ dahi derler.

اَلصُّنْعُ [eṡ-ṡunʹ] (ṡâd’ın zammıyla) ve

اَلصَّنِيعُ [eṡ-ṡanîʹ] (ṡâd’ın fethiyle) İşlemek maʹnâsınadır; yukâlu صَنَعَ إِلَيْهِ مَعْرُوفًا صُنْعًا وَصَنَعَ بِهِ صَنِيعًا قَبِيحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا فَعَلَهُ Şârihin tahkîkine göre صُنْعٌ [ṡunʹ] güzel işlemeğe mevzûʹdur, fiʹlden ahasstır, hayvânât ve cemâdâta müntesib olmaz, niteki fiʹl bunun hilâfınadır. Onun için misâlde صُنْعٌ [ṡunʹ] maʹrûf ve ihsâna müteretteb oldu ve fiʹl-i kabîhe tagyîr-i sûretle صَنِيعٌ [ṡanîʹ] müretteb oldu. Ve

صُنْعٌ [ṡunʹ] İş yapmak ve iş düzmek maʹnâsına olur; bunda ekserî fethledir, bu maʹnâda عَمَلٌ [ʹamel] ile mürâdiftir. Fârisîde maʹnâ-yı evvelde kâr ve kirdâr kerden ve sânîden sâhten ile taʹbîr olunur. Ve baʹzen صَنِيعٌ [ṡanîʹ] fiʹl-i hasende dahi istiʹmâl olunur. İntehâ. Ve yukâlu: مَا أَحْسَنَ صُنْعَ اللهِ وَصَنِيعَ اللهِ عِنْدَكَ Ve

صُنْعٌ [ṡunʹ] Terbiye-i hasene maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: صُنِعَتِ الْجَارِيَةُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أُحْسِنَ إِلَيْهَا حَتَّى سَمِنَتْ

Vankulu Lugatı - الصنع maddesi

اَلصَّنَعُ [eṡ-sanaʹ] (fethateynle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: رَجُلٌ صَنَعُ الْيَدَيْنِ

اَلصُّنُعُ [eṡ-ṡunuʹ] (zammeteynle) Cemʹi, mislu: قَذَال [ḵažâl] ve قُذُل [ḵužul]. Ve قَذَالٌ [ḵažâl] ḵâf’la ve žâl-ı muʹceme ile kafâ maʹnâsınadır.

اَلصَّنْعُ [eṡ-ṡanʹ] (ṡâd’ın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Ata iyi tîmâr etmek, ʹalâ-mâ merre.

اَلصِّنْعُ [eṡ-ṡinʹ] (ṡâd’ın kesri ve nûn’un sükûnuyla) Sâniʹ-i hâzık maʹnâsına; yukâlu: رَجُلٌ صَنِعُ الْيَدَيْنِ أَيْ مَاهِرٌ فِي صَنْعَتِهِ

اَلصُّنْعُ [eṡ-ṡunʹ] (ṡâd’ın zammı ve nûn’un sükûnuyla) İşlemek; yukâlu: صَنَعَ إِلَيْهِ مَعْرُوفًا وَصَنَعَ بِهِ صَنِيعًا قَبِيحًا أَيْ فَعَلَ Ve maʹrûf ihsâna derler; ve kavluhum: مَا صَنَعْتَ وَأَبَاكَ تَقْدِيرُهُ مَعَ أَبِيكَ لِأَنَّ مَعَ وَالْوَاوَ جَمِيعًا لَمَّا كَانَ لِلْإِشْتِرَاكِ وَالْمُصَاحَبَةِ أُقِيمَ أَحَدُهُمَا مَقَامَ الْآخَرِ وَإِنَّمَا نُصِبَ لِقُبْحِ الْعَطْفِ عَلَى الْمُضْمَرِ الْمَرْفُوعِ مِنْ غَيْرِ تَوْكِيدٍ فَإِنْ وَكَّدْتَهُ رَفَعْتَ وَقُلْتَ مَا صَنَعْتَ أَنْتَ وَأَبُوكَ Ve bu mahalle gelince Cevherî’nin ʹibâretidir, lâkin وَإِنَّمَا نُصِبَ لِقُبْحِ الْعَطْفِ taʹlîline إِسْتَوَى الْمَاءُ وَالْخَشَبَةَ mislli ile nakz vârid olur, meger te΄vîl olunup وَإِنَّمَا نُصِبَ [ve innemâ nuṡibe] وَإِنَّمَا وَجَبَ النَّصْبُ maʹnâsınadır denile, fe-te΄emmel.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı