اَلظَّفِرَةُ [eż-żafiret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Zikr olunan ظَفَرَةٌ [żaferet] ʹilletine mübtelâ göze denir; yukâlu: عَيْنٌ ظَفِرَةٌ إِذَا أَصَابَتْهَا الظَّفَرَةَ
اَلظَّفَرَةُ [eż-żaferet] (fetehâtla) Zikr olunan ظُفْرٌ [żufr] dedikleri dericiğe denir ki gözde hâdis olur, niteki tafsîl olundu.
اَلظُّفْرَةُ [eż-żufret] (حُفْرَةٌ [ḩufret] vezninde) Bir nevʹ nebâttır ki hirrîfiyyetli yaʹnî lisâna mülâkî oldukta eczâsını birbirinden tefrîk edip ısırıcıdır. Kurûh-ı habîseye nâfiʹ ve zımâdı gövdede çıkan siğillerin izâlesinde müfîddir. Bu nebâta Türkîde tırnak otu taʹbîr ederler; varakı müdevver ve tırnağa şebîh ve yer yüzüne münbasit olur.
اَلظَّفَرَةُ [eż-żaferet] (fethateynle) Bir pâre deridir ki gözde hâsıl olup gözü örter, ibtidâ burun cânibinden gözün pınarından bitip gözün akından yayılıp karasına erişir. Ebû ʹUbeyd’den böyle rivâyet olunmuştur; yukâlu: ظَفِرَتْ عَيْنُهُ تَظْفَرُ ظَفَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı