el-ʹubuṯ ~ اَلْعُبُطُ

Kamus-ı Muhit - العبط maddesi

اَلْعَبْطُ [el-ʹabṯ] (حَبْطٌ [ḩabṯ] vezninde) Genç ve semiz hayvânı ʹillet ve marazı yok iken zebh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَطَ الذَّبِيحَةَ عَبْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَحَرَهَا مِنْ غَيْرِ عِلَّةٍ وَهِيَ سَمِينَةٌ فَتِيَّةٌ Ve bir kimseyi fasl ve mezemmet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَ فُلاَنًا إِذَا غَابَهُ Ve rüzgâr yerin yüzünü sıyırıp soymak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَتِ الرِّيحُ وَجْهَ الْأَرْضِ إِذَا قَشَرَتْهُ Ve mukaddemen hafr olunmamış arzda kuyu makûlesi hafr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَ الْأَرْضَ إِذَا حَفَرَ مِنْهَا مَوْضِعًا لَمْ يُحْفَرْ قَبْلُ Ve bir kimse hakkında yalan söz peydâ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: عَبَطَ الْكَذِبَ عَلَيَّ أَيِ افْتَعَلَهُ Ve bir kimse mükreh ve mecbûr olmayarak bi’l-ihtiyâr nefsini cenge ilkâ eylemek yaʹnî cenge girmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَ نَفْسَهُ فِي الْحَرْبِ إِذَا أَلْقَاهَا غَيْرَ مُكْرَهٍ Ve toprak tozutmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَطَ التُّرَابَ إِذَا أَثَارَهُ Ve atı terleyince kadar seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَطَ الْفَرَسَ إِذَا أَجْرَاهُ حَتَّى عَرِقَ Ve sağarken şiddetle sıkmaktan yâhûd mübâlaga ve istiksâdan hayvânın memesini kanatmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَ الضَّرْعَ إِذَا أَدْمَاهُ Ve bez makûlesi nesne sağ ve sahîh iken yırtmak maʹnâsınadır; kezâlik yırtılmak maʹnâsına müteʹaddî ve lâzım olur; yukâlu: عَبَطَ الشَّيْءَ إِذَا شَقَّهُ صَحِيحًا فَعَبَطَ هُوَ أَيِ انْشَقَّ Ve bir kimseye bilâ-istihkâk devâhî ve âfât erişmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبَطَتِ الدَّوَاهِي الرَّجُلَ إِذَا نَالَتْهُ مِنْ غَيْرِ اسْتِحْقَاقٍ

Vankulu Lugatı - العبط maddesi

اَلْعُبُطُ [el-ʹubuṯ] (zammeteynle) Cemʹi.

اَلْعَبْطُ [el-ʹabṯ] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Bezi yarmak; yukâlu: عَبَطَ الثَّوْبَ يَعْبِطُهُ عَبْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا شَقَّهُ Ve belâ erişmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَطَتْهُ الدَّاهِيَةُ إِذَا نَالَتْهُ Ve bilâ-ʹillet zebh etmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَطْتُ النَّاقَةُ إِذَا ذَبَحْتَهَا وَلَيْسَ بِهَا عِلَّةٌ Ve

عَبْطٌ [ʹabṯ] Bir kimse nefsini bilâ-ikrâh harbe ilkâ etmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَطَ فُلَانٌ إِذَا أَلْقَى نَفْسَهُ فِي الْحَرْبِ بِلَا إِكْرَاهٍ Ve kizb-i sarîh etmeğe de derler bilâ-ʹözr.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı