el-ʹabil ~ اَلْعَبِلُ

Kamus-ı Muhit - العبل maddesi

اَلْعَبِلُ [el-ʹabil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) İri ve dürüşt nesneye denir; bâb-ı râbiʹden ism-i fâʹildir.

اَلْعُبُولُ [el-ʹubûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

اَلْعَبَلُ [el-ʹabel] (fethateynle) Bunlar da عَبَالَةٌ [ʹabâlet] maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَ الشَّيْءَ عُبُولًا وَعَبِلَ عَبَلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا ضَخُمَ

اَلْعَبْلُ [el-ʹabl] (طَبْلٌ [ṯabl] vezninde) İri ve yumru nesneye denir, عَبَالَةٌ [ʹabâlet]ten vasftır, insânda fî-zâtihi kemikleri iri kalın gövdeli adama denir. Mü΄ennesi عَبْلَةٌ [ʹablet]tir, cemʹi عِبَالٌ [ʹibâl]dir, حِبَالٌ [ḩibâl] gibi; yukâlu: رَجُلٌ وَبَعِيرٌ عَبْلٌ وَنَاقَةٌ عَبْلَةٌ أَيْ ضَخْمٌ Ve

عَبْلٌ [ʹabl] Masdar olur, ağacın yaprağını silkmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَ الشَّجَرَةَ عَبْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَتَّ وَرَقَهَا Ve oka مِعْبَلَةٌ [miʹbelet] dedikleri yassı ve uzun temren geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَ السَّهْمَ إِذَا جَعَلَ فِيهِ مِعْبَلَةً Ve geri redd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَ الشَّيْءَ إِذَا رَدَّهُ Ve alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَهُ إِذَا حَبَسَهُ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَهُ إِذَا قَطَعَهُ Ve bir nesneyi alıp iletmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبَلَ بِهِ إِذَا ذَهَبَ بِهِ

Vankulu Lugatı - العبل maddesi

اَلْعَبَلُ [el-ʹabel] (ʹayn’ın ve bâ’nın fethiyle) Saçak. Ve her kıvrılmış olan yaprağa dahi عَبَلٌ [ʹabel] derler, أَرْطَى [erṯâ] yaprağı ve أَثْلٌ [ešamp;l] yaprağı ve طَرْفَاءُ [ṯarfâ΄] yaprağı ve bunlara şebîh olan ağaçların yaprağı gibi.

اَلْعَبْلُ [el-ʹabl] (ʹayn’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Fermûde maʹnâsına; yukâlu: رَجُلٌ عَبْلٌ الذِّرَاعَيْنِ أَيْ ضَخْمُهُمَا وَفَرَسٌ عَبْلٌ الشَّوى أَيْ غَلِيظُ الْقَوَائِمِ Ve

عَبْلٌ [ʹabl] Bükmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَلْتُ الْحَبْلَ عَبْلًا إِذَا قَتَلْتَهُ Ve

عَبْلٌ [ʹabl] Ağaç yaprağın silkmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَلْتُ الشَّجَرَةَ أَعْبِلُهَا عَبْلًا إِذَا حَتَتَّ وَرَقَهَا Ve حَتٌّ [ḩatt] ḩâ΄-i mühmele ile yaprak devşirmektir. Ve

عَبْلٌ [ʹabl] Oka temren geçirmeğe dahi derler; yukâlu: عَبَلْتُ السَّهْمَ إِذَا جَعَلْتَ فِيهِ مِعْبَلَةً Ve مِعْبَلَةٌ [maʹbelet] namluya derler, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı