اَلْعَوِزُ [el-ʹaviz] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Muhtâc ve gedâya denir. Ve gâh olur ki te΄kîden لَوِزٌ kelimesini itbâʹ için îrâd ederler; yukâlu: إِنَّهُ لَعَوِزٌ لَوِزٌ أَيْ مُحْتَاجٌ
اَلْعَوْزُ [el-ʹavz] (جَوْزٌ [cevz] vezninde) Üzüm dânesine denir; müfredi عَوْزَةٌ [ʹavzet]tir.
اَلْعَوَزُ [el-ʹavez] (fethateynle) Hâcet ve ihtiyâc maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَابَهُ عَوَزٌ أَيْ حَاجَةٌ وَفَقْرٌ Şârih der ki ḣسَدَادٌ مِنْ عَوَزٍḢ meseli fakr ve ihtiyâcdan halâs bulacak mikdâr ednâ nesnede darb olunur. İntehâ. Ve
عَوَزٌ [ʹavez] Masdar olur, bir nesne bulunmaz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَوِزَ الشَّيْءُ عَوَزًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَمْ يُوجَدْ Ve fakîr ve muhtâc olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَوِزَ الرَّجُلُ إِذَا افْتَقَرَ Ve bir husûs sarplanıp müştedd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَوِزَ الْأَمْرُ إِذَا اشْتَدَّ وَإِذَا لَمْ تَجِدْ شَيْئًا قُلْ عَازَنِي الشَّيْءُ Yaʹnî bu maʹnâda bâb-ı evvelden masûg olur, gûyâ ki o nesne bulunmamakla tâlibini şiddet ve ʹusrete uğratmış olur. Şârih der ki bu maʹnâda gayr-i maʹrûf olduğunu Ezherî tansîs eyledi. İntehâ.
اَلْعَوَزُ [el-ʹavez] (fethateynle) Bir nesne bulunmamak; yukâlu: عَوِزَ الشَّيْءُ عَوَزًا إِذَا لَمْ يُوجَدْ Ve fakîr olmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: عَوِزَ الرَّجُلُ إِذَا افْتَقَرَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı