اَلْغَلُولُ [el-ġalûl] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) رَاحَةُ الْحُلْقُومِ [râḩatu’l-ḩulḵûm] gibi çiğnemeksizin cevfe dâhil olan taʹâma denir; yukâlu: نِعْمَ غَلُولُ الشَّيْخِ هَذَا وَهُوَ الطَّعَامُ الَّذِي يُدْخِلُهُ جَوْفَهُ
اَلْغُلُولُ [el-ġulûl] (zammeteynle) Hıyânet etmek; tekûlu: غَلَّ مِنَ الْمَغْنَمِ غُلُولًا Ve eşcâr beyninde su akmağa dahi derler; yukâlu: غَلَّ الْمَاءُ بَيْنَ الْأَشْجَارِ إِذَا جَرَى فِيهَا يَغُلُّ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ فِي جَمِيعِ ذَلِكَ
اَلْغَلُولُ [el-ġalûl] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın zammı ve meddiyle) Şol taʹâmdır ki çiynemeden cevfe dâhil olur; yukâlu: نِعْمَ غَلُولُ الشَّيْخِ هَذَاYaʹnî “Ne raʹnâ pîrler taʹâmıdır bu!”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı