اَلْغَلْبُ [el-ġalb] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) ve
اَلْغَلَبُ [el-ġaleb] (fethateynle) ve
اَلْغَلَبَةُ [el-ġalebet] (fetehâtla) ve
اَلْمَغْلَبَةُ [el-maġlebet] ve
اَلْمَغْلَبُ [el-maġleb] (mîm’lerin ve lâm’ların fethiyle) ve
اَلْغُلُبَّى [el-ġulubbâ] (كُفُرَّى [kufurrâ] vezninde) ve
اَلْغِلِبَّى [el-ġilibbâ] (زِمِكَّى [zimikkâ] vezninde) ve
اَلْغُلُبَّةُ [el-el-ġulubbet] (zammeteynle ve bâ’nın teşdîdiyle) ve
اَلْغَلُبَّةُ [el-ġalubbet] (ġayn’ın fethi ve lâm’ın zammı ve bâ’nın teşdîdiyle) ve
اَلْغَلاَبِيَةُ [el-ġalâbiyet] (زَلاَبِيَةٌ [zelâbiyet] vezninde) Masdarlardır, bir kimse üzerine yeğin olmak maʹnâsınadır ki zor ve kuvvetle ve tâb ve kudretle onu makhûr eylemekten ʹibârettir; yukâlu: غَلَبَهُ وَغَلَبَ عَلَيْهِ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَهَرَهُ Ve bundan ism غَلَبٌ [ġaleb] ve غَلَبَةٌ [ġalebet] kelimeleridir, niteki masdar dahi olurlar, yeğinlik hâletine denir.
اَلْغُلْبُ [el-ġulb] (ġayn’ın zammı ve lâm’ın sükûnuyla) Cemʹ; yukâlu: حَدَائِقُ غُلْبٌ
اَلْغَلَبُ [el-ġaleb] ve
اَلْغَلَبَةُ [el-ġalebet] (ġayn’ın ve lâm’ın fethiyle) ve
اَلْغَلْبُ [el-ġalb] (lâm’ın sükûnuyla) Gâlib olmak; yukâlu: غَلَبَهُ غَلَبًا وَغَلَبَةً وَغَلْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْضًا قَالَ اللهُ تَعَالَى ﴿وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ﴾ (الروم 3) وَهُوَ مِنَ الْمَصَادِرِ الْمَفْتُوحِ الْعَيْنِ مِثْلُ الطَّلَبِ Ferrâ eyitti: muhtemeldir ki âyet-i kerîmede غَلَبٌ aslında غَلَبَةٌ ola ve tâ zamîre izâfetle düşmüş ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı