اَلْفَهْرُ [el-fehr] (قَهْرٌ [ḵahr] vezninde ve harf-i halk için fethateynle câ΄izdir) Bir hatunla cimâʹ edip kable’l-inzâl âher hatuna varıp onda inzâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: فَهَرَ الرَّجُلُ فَهْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا نَكَحَ الْمَرْأَةَ ثُمَّ تَحَوَّلَ إِلَى غَيْرِهَا فَأَنْزَلَ Bundan nehy-i şerʹî sâdır olmuştur.
اَلْفُهْرُ [el-fuhr] (fâ’nın zammıyla) Yehûd tâ΄ifesinin havralarına denir ki eyyâm-ı ʹîdlerinde oraya müctemiʹ olurlar. ʹAlâ-kavlin فُهْرٌ [fuhr], Yehûd’un ekl ve şürb ve ʹayş ve ʹişret eyledikleri yevm-i maʹrûflarına denir ki ʹîdleri olacaktır. Kâle’ş-şârih ve fi’n-Nihâye: وَفِي حَدِيثِ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ رَأَى قَوْمًا قَدْ سَدَلُوا ثِيَابَهُمْ فَقَالَ ḣكَأَنَّهُمُ الْيَهُودُ خَرَجُوا مِنْ فُهْرِهِمْḢ أَيْ مَوْضِعِ مِدْرَاسِهِمْ وَهِيَ كَلِمَةٌ نَبَطِيَّةٌ أَوْ عِبْرَانِيَّةٌ عُرِّبَتْ وَأَصْلُهَا بُهْرَةٌ بِالْبَاءِ
اَلْفِهْرُ [el-fihr] (fâ’nın kesriyle) Şol taşa denir ki cevz kıracak mikdâr, ʹalâ-kavlin el ayasını dolduracak mikdâr ola ki ayalama taʹbîr olunur. Ve bu müzekkerdir, mü΄ennes dahi olur. Cemʹi أَفْهَارٌ [efhâr] ve فُهُورٌ [fuhûr] gelir. Te΄nîsi صَخْرَةٌ [ṡaḣret] iʹtibârıyladır; yukâlu: رَمَاهُ بِالْفَهْرِ وَهُوَ الْحَجَرُ قَدْرَ مَا يُدَقُّ بِهِ الْجَوْزُ أَوْ مَا يَمْلَأُ الْكَفَّ Ve
فِهْرٌ [Fihr] Ḵureyş’ten bir kabîle ismidir ki Fihr b. Mâlik b. Naḋr b. Kinâne’den münşaʹibdir, Ḵureyş’in mecmûʹu ona müntesiblerdir.
اَلْفَهَرُ [el-feher] (fethateynle) Bi-maʹnâhu, mislu: نَهْر [nehr] ve نَهَر [neher].
اَلْفَهْرُ [el-fehr] (fâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bir er bir ʹavretle cimâʹ edip kable’l-inzâl âhar ʹavrete varıp onda inzâl etmektir. Ve hadîs-i şerîfte bundan nehy olunmuştur.
اَلْفُهْرُ [el-fuhr] (fâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Yehûdîlerin Tevrât okuyacak yerleri, مِدْرَاسٌ [midrâs] maʹnâsına mîm’in kesriyle.Ve bunun aslı بُهْرٌ [buhr] idi, ʹİbrânîdir, sonradan taʹrîb olunmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı