اَلْمِيحُ [el-mîḩ] (mîm’in kesriyle) Çekirdeği yumuşak olan kemter hurmâya dinr, شِيصُ النَّخْلِ [şîṡu’n-naḣl] maʹnâsına.
اَلْمَيْحُ [el-meyḩ] (mîm’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمَيْحُوحَةُ [el-meyḩûḩat] (شَيْعُوعَةٌ [şeyʹûʹat] vezninde) Bir gûne hûb ve nâzük yürümek maʹnâsınadır ki murâd salını salını gölgesine bakarak yürümektir; yukâlu: مَاحَ الْغُلاَمُ مَيْحًا وَمَيْحُوحَةً إِذَا مَشَى يَتَبَخْتَرُ وَيَنْظُرُ فِي ظِلِّهِ Esâs’ın beyânına göre kuyudan kovaya el ile doldurmak maʹnâsına mevzûʹ olup maʹânî-i sâ΄ire ondan me΄hûzdur. Ve
مَيْحٌ [meyḩ] Kaz yürüyüşü gibi nâzükâne rıfk ve sühûletle yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: مَاحَ الرَّجُلُ إِذَا مَشَى مِشْيَةَ الْبَطَّةِ Ve kuyunun suyu pek az olmakla içine inip kovayı el ile doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَاحَ الرَّجُلُ إِذَا دَخَلَ الْبِئْرَ فَمَلَأَ الدَّلْوَ لِقِلَّةِ مَائِهَا Ve fâ΄idelendirmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَاحَهُ إِذَا نَفَعَهُ Ve misvâklanmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَاحَ فَاهُ بِالسِّوَاكِ إِذَا اسْتَاكَ Ve misvâkla ağızdan tükrük ve salyar çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَاحَ مِنْ فِيهِ الرِّيقُ بِالْمِسْوَاكِ إِذَا اسْتَخْرَجَهُ بِهِ Ve şefâʹat kılmak maʹnâsınadır; tekûlu: مِحْنِي عِنْدَ السُّلْطَانِ أَيِ اشْفَعْ لِي Ve vermek maʹnâsınadır; yukâlu. مَاحَهُ إِذَا أَعْطَاهُ
اَلْمَيْحُ [el-meyḩ] (mîm’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Salını yürümek; yukâlu: مَاحَ فِي مِشْيَتِهِ، تَبَخْتَرَ وَهُوَ مَشْيٌ كَمَشْيِ الْبَطَّةِ Yaʹnî تَبَخْتُرٌ [tebaḣtur] tâ’nın fethi ve ḣâ’nın sükûnuyla تَدَحْرُجٌ [tedaḩruc] vezni üzere kaz gibi salınarak yürümektir. Ve
مَيْحٌ [meyḩ] İʹtâ etmeğe dahi derler; yukâlu: مِحْتُ الرَّجُلَ أَيْ أَعْطَيْتُهُ Ve
مَيْحٌ [meyḩ] Şefâʹate dahi derler; yukâlu: مِحْتُهُ عِنْدَ السُّلْطَانِ أَيْ شَفَعْتُ لَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı