اَلنِّكْزُ [en-nikz] (nûn’un kesriyle) Alçak ve kemter nesneye denir; yukâlu: هُوَ نِكْزٌ أَيْ رُذَالٌ Ve kemikte kalan iliğe denir.
اَلنَّكَزُ [en-nekez] (fethateynle) Bu dahi kuyunun suyu tükenmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكِزَتِ الْبِئْرُ نَكَزًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا فَنِيَ مَاؤُهَا
اَلنَّكْزُ [en-nekz] (nûn’un fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Kuyunun suyu tükenmek maʹnâsınadır, yukâlu: نَكَزَتِ الْبِئْرُ نَكْزًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا فَنِيَ مَاؤُهَا Ve yılan bir kimseyi burnuyla sokmak maʹnâsınadır; ke-mâ se-yuzkeru; yukâlu: نَكَزَتْهُ الْحَيَّةُ إِذَا لَسَعَتْهُ بِأَنْفِهَا Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَزَهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve defʹ maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَزَهُ إِذَا دَفَعَهُ Ve bir nesneden kıçınılıp dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَزَ عَنْهُ إِذَا نَكَصَ Ve ucu yalmanlı nesne ile dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَزَهُ إِذَا غَرَزَهُ بِشَيْءٍ مُحَدَّدِ الطَّرَفِ
اَلنَّكَزُ [en-nekez] (fethateynle) Zikr olunan maʹnâda lügattır; yukâlu: نَكِزَتِ الْبِئْرُ تَنْكَزُ نَكَزًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
اَلنَّكْزُ [en-nekz] (nûn’un fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Kuyunun suyu tükenmek; yukâlu: نَكَزَتِ الْبِئْرُ تَنْكُزُ نَكْزًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا فَنِيَ مَاؤُهَا Ve
نَكْزٌ [nekz] Bir ucu sivri nesneyi sançmağa da derler, غَرْزٌ [ġarz] gibi. Bu نَكْزٌ [nekz] yılan burnuyla sokmağa da derler; yukâlu: نَكَزَتْهُ الْحَيَّةُ إِذَا لَسَغَتْهُ بِأَنْفِهَا وَإِذَا عَضَّتْهُ بِنَابِهَا يُقَالُ نَشَطَتْهُ Ve
نَكْزٌ [nekz] Darba ve defʹe de derler, Aṡmaʹî rivâyeti üzere.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı