en-nukaʹ ~ اَلنُّكَعُ

Kamus-ı Muhit - النكع maddesi

اَلنُّكَعُ [en-nukaʹ] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Pek kızıl renge denir.

اَلنَّكَعُ [en-nekaʹ] (fethateynle) Bir adam أَنْكَعُ [enkaʹ] olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكِعَ الرَّجُلُ نَكَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ أَنْكَعَ

اَلنَّكْعُ [en-nekʹ] (nûn’un fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Bir adamı ivdirmekle işini işlemeğe komamak, ʹalâ-kavlin redd ve defʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَعَهُ عَنِ الْأَمْرِ نَكْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَعْجَلَهُ عَنْهُ أَوْ رَدَّهَ وَدَفَعَهُ Ve bir kimseyi ivdirmekle yedinde olan işini nâ-tamâm komak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَعَهُ إِذَا نَغَّصَهُ بِالْإِعْجَالِ Ve ayağın sırtıyla bir adamın götüne vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَعَهُ إِذَا ضَرَبَ بِظَهْرِ قَدَمِهِ عَلَى دُبُرِهِ Ve bir kimsenin hakkını vermeyip ʹavk ve te΄hîr eylemek maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin hakkı vermek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: نَكَعَ فُلاَنًا حَقَّهُ إِذَا حَبَسَهُ عَنْهُ أَوْ أَعْطَاهُ Ve

نَكْعٌ [nekʹ] ve

تَنْكَاعٌ [tenkâʹ] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Memede olan sütü çalışıp cümlesini sağmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَعَ الْمَاشِيَةَ نَكْعًا وَتَنْكَاعًا إِذَا جَهَدَهَا حَلْبًا Ve bir işten nükûl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَعَ عَنِ الْحَاجَةِ إِذَا نَكَلَ عَنْهَا

Vankulu Lugatı - النكع maddesi

اَلنَّكَعُ [en-nekaʹ] (fethateynle) Bir kimsenin burnu kırmızı olup kavlamak.

اَلنَّكْعُ [en-nekʹ] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bir kimseyi ivdirmek; yukâlu: نَكَعَهُ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا أَعْجَلَهُ عَنْهُ Yaʹnî ivdirip onu işlemeğe komasa.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı