en-nekiʹat ~ اَلنَّكِعَةُ

Kamus-ı Muhit - النكعة maddesi

اَلنَّكِعَةُ [en-nekiʹat] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Kızıl benizli ʹavrete denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ نَكِعَةٌ أَيْ حَمْرَاءُ Ve pek kırmızı dudağa vasf olur; yukâlu: شَفَةٌ نَكِعَةٌ أَيِ الشَّدِيدَةُ الْحُمْرَةِ

اَلنَّكْعَةُ [en-nekʹat] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) طُرْثُوثٌ [ṯuršamp;ûšamp;]a şebîh bir nevʹ nebât adıdır.

اَلنَّكَعَةُ [en-nekeʹat] (fetehâtla) Bu dahi نَكَعَةُ الطُّرْثُوثِ [nekeʹatu’ṯ-ṯuršamp;ûšamp;] maʹnâsınadır. Ve geven taʹbîr olunan çalı ağacının zamkına denir. Ve نُقَاوَى [nuḵâvâ] dedikleri nebâtın yemişine denir. Ve نَكَعَةُ الْأَنْفِ [nekeʹatu’l-enf] burnun ucuna ıtlâk olunur; yukâlu: ضَرَبَ نَكَعَةَ أَنْفِهِ أَيْ طَرَفَهُ Ve bir cins ağacın yemişine denir ki pek kırmızı olur. Ve صُرَدٌ [ṡurad] vezninde olan نُكَعٌ [nukaʹ] lafzından ism olur ki çehresi karamtık kırmızı adama denir.

اَلنُّكَعَةُ [en-nukeʹat] (nûn’un zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Şaşkın ve ahmak adama, ʹalâ-kavlin yerinden aslâ ayrılmaz olan adama denir; yukâlu: رَجُلٌ هُكَعَةٌ نُكَعَةٌ أَيْ أَحْمَقُ أَوْ يَثْبُتُ مَكَانَهُ فَلاَ يَبْرَحُ Ve şol kimseye denir ki çehresi pancar gibi be-gâyet kızıl olmakla kızıllığından burnu kabuk kabuk kavlar ola, أَنْكَعُ [enkaʹ] dahi denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

نَكَعَةُ الطُّرْثُوثِ [nekeʹatu’ṯ-ṯuršamp;ûšamp;] Kurulgan dikeni dedikleri nebâtın başında olan kırmızı çiçeğe denir ki bostân-efrûza şebîh olur, onunla nesne boyanır.

Vankulu Lugatı - النكعة maddesi

اَلنَّكَعَةُ [en-nekeʹat] (nûn’un vekâf’ın fethiyle) طُرْثُوثٌ [ṯuršamp;ûšamp;] dedikleri otun bir parmak mikdârı yukarısı ki üzerinde kırmızı kabuğu vardır. Ve zikr olunan ota tabîbler katında üştürgâz derler.

اَلنُّكَعَةُ [en-nukeʹat] (nûn’un zammı vekâf’ın fethiyle) Ahmak olan kimse; yukâlu: رَجُلٌ هُكَعَةٌ نُكَعَةٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı