اَلنَّمْرُ [en-nemr] (أَمْرٌ [emr] vezninde) Bayır ve dağ makûlesi yükseğe çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَمَرَ فِي الْجَبَلِ نَمْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا صَعِدَ
اَلنَّمَرُ [en-nemer] (fethateynle) Kaplan gibi bed-hûy ve hışm-nâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَمِرَ الرَّجُلُ نَمَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَضِبَ وَسَاءَ خُلُقُهُ Ve sehâb pul pul kaplan alacası olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَمِرَ السَّحَابُ إِذَا صَارَ عَلَى لَوْنِ النَّمِرِ
اَلنَّمِرُ [en-nemir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلنِّمْرُ [en-nimr] (nûn’un kesriyle) Sebuʹ-i maʹrûf ismidir ki kaplan taʹbîr olunan yırtıcı cânverdir, Fârisîde peleng denir; postu benli olmakla tesmiye olunmuştur. Cemʹi أَنْمُرٌ [enmur] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve أَنْمَارٌ [enmâr] ve نُمُرٌ [numur] gelir zammeteynle ve نُمْرٌ [numr] gelir nûn’un zammıyla ve نِمَارٌ [nimâr] veنِمَارَةٌ [nimâret] gelir nûn’ların kesriyle ve نُمُورٌ [numûr] gelir.
اَلنُّمْرُ [en-numr] (nûn’un zammı ve mîm’in sükûnuyla) أَنْمَرُ [enmer]in cemʹidir; yukâlu: نَعَمٌ نُمْرٌ لِلَّتِي فِيهَا سَوَادٌ وَبَيَاضٌ Ve نَعَمٌ [neʹam] nûn’un ve ʹayn’ın fethiyle dört ayaklı hayvân, çârpâ maʹnâsına.
اَلنَّمَرُ [en-nemer] (nûn’un ve mîm’in fethiyle) Kaplan renginde olmak; yukâlu: نَمِرَ السَّحَابُ يَنْمَرُ نَمَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَلَى لَوْنِ النَّمِرِ تَرَى فِي خِلَالِهَا نِقَاطًا
اَلنَّمِرُ [en-nemir] (nûn’un fethi ve mîm’in kesriyle) Yırtıcı cânverlerden kaplan dedikleri cânverdir, peleng maʹnâsına. Ve
نَمِرٌ [nemir] Kaplan renginde olana dahi derler; ve minhu kavluhum: “أَرِنِيهَا نَمِرَةً أُرِكَهَا مَطِرَةً” Yaʹnî sen bana az göster ben sana çok göstereyim. Aḣfeş eyitti: Bu Bârî taʹâlânın ﴿فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا﴾ (الأنعام 99) dediği kavli gibidir ki خَضِرٌ [ḣaḋir] أَخْضَرُ [aḣḋar] maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı