en-numret ~ اَلنُّمْرَةُ

Kamus-ı Muhit - النمرة maddesi

اَلنُّمْرَةُ [en-numret] (nûn’un zammı ve mîm’in sükûnuyla) Beneğe denir, نُكْتَةٌ [nuktet] maʹnâsına, her ne renkten olursa olsun; yukâlu: بِهِ نُمْرَةٌ مِنْ غَيْرِ لَوْنِهِ وَهِيَ نُكْتَةٌ مِنْ أَيِّ لَوْنٍ كَانَ

اَلنَّمِرَةُ [en-nemiret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Küçük bulut pâresine ıtlâk olunur, gûyâ ki cevv-i havâda beneklice nesnedir; cemʹi نَمِرٌ [nemir]dir hâ’sız. Ve alaca kumaşa ıtlâk olunur. Ve ak ve kara çubuklu ve kalemli olan ihrâma denir. ʹAlâ-kavlin yünden maʹmûl bir nevʹ bürdeye denir ki aʹrâb telebbüs ederler; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ نَمِرَةٌ أَيْ حِبَرَةٌ وَكَذَا شَمْلَةٌ فِيهَا خُطُوطٌ بِيضٌ وَسُودٌ أَوْ بُرْدَةٌ مِنْ صُوفٍ يَلْبَسُهَا الْأَعْرَابُ Ve

نَمِرَةٌ [nemiret] Kurt tuzağına denir, نَامُورَةٌ [nâmûret] gibi. Ve

نَمِرَةُ [Nemiret] ʹArafât’ta bir mevziʹ, ʹalâ-kavlin bir cebel ismidir ki ʹalâmet-i harem olan mîlller onda nasb olunmuştur, gûyâ ki câ-be-câ benekli nesnedir; mevkıf kasdıyla Me΄zimeyn’den çıkıldıkta sağ tarafa gelir. Ve

مَسْجِدُ نَمِرَةَ [Mescidu Nemiret] Orada mescid-i maʹrûftur ki yevm-i ʹarefede onda namâz ikâmet olunur. Ve

نَمِرَةُ [Nemiret] Ḵudeyd türâbında bir mevziʹ adıdır. Ve

عَقِيقُ نَمِرَةَ [ʹAḵîḵu Nemiret] Arz-ı Tebâle’de bir mevziʹ adıdır. Ve

نَمِرَةٌ [nemiret] Kaplan alacası olan buluta denir ki ʹâdeten yağmurlu olur. Kıyâs olan نَمْرَاءُ [nemrâ΄] olmaktır, zîrâ أَنْمَرُ [enmer]in mü΄ennesidir; ve minhu’l-meselu: ḣأَرِنِيهَا نَمِرَةً أُرِكَهَا مَطِرَةًḢ Yaʹnî “Sen sehâbeyi bana نَمِرَةٌ [nemiret] olarak göster ki ben dahi sana yağmur yağdırarak göstereyim.” Mesel-i mezbûr bir nesnenin âsâr ve mehâyil ve tebâşîri nümûdâr oldukta vukûʹu müteyakkın olacağı mahalde darb olunur.

Vankulu Lugatı - النمرة maddesi

اَلنَّمِرَةُ [en-nemiret] (nûn’un fethi ve mîm’in kesriyle) Mü΄ennesi. Ve

نَمِرَةٌ [nemiret] Yünden işlenir bir cins bürdeye derler ki onu aʹrâb giyer. Ve Saʹd hadîsinde buyurulmuştur: “نَبَطِيٌّ فِي حُبْوَتِهِ أَعْرَابِيٌّ فِي نَمِرَتِهِ أَسَدٌ فِي تَامُورَتِهِ” Ve حُبْوَةٌ [ḩubvet] ḩâ-i mühmelenin zammıyla şol kuşaktır ki sûfîler murâkabeye vardıkta dizlerin ve arkaların cemʹ edip bağlarlar. Ve تَامُورَةٌ [tâmûret] tâ-i müsennâtla ve râ-i mühmele ile mîşe ki içinde sibâʹ yatar. Ve

نَمِرٌ [Nemir] Bir kabîlenin babası adıdır ki o Nemir b. Ḵâsiṯ b. Hinb b. Efṡâ b. Duʹmî b. Cedîle b. Esed b. Rebîʹa’dır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı