el-hubet ~ اَلْهُبَةُ

Kamus-ı Muhit - الهبة maddesi

اَلْهُبَةُ [el-hubet] (hâ’nın zammıyla) أُهْبَةٌ [uhbet] maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَذَ لِلسَّفَرِ أُهْبَتَهُ وَهُبَتَهُ أَيْ عُدَّتَهُ

اَلْهِبَّةُ [el-hibbet] (hâ’nın kesriyle) Hâl ü şân maʹnâsınadır; yukâlu: إِنَّهُ لَحَسَنُ الْهِبَّةِ أَيِ الْحَالِ Ve bez ve mendil pâresine denir. Cemʹi هِبَبٌ [hibeb] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde. Ve kılıcın darîbeye işleyip nâfiz ve kâr-ger olması hâletine denir;yukâlu: سَيْفٌ ذُو هِبَّةٍ أَيْ ذُو مَضَاءٍ Ve nüfûz ve sihr hengâmından bâki kalan bir sâʹat-i zamânîye denir. Ve zamândan bir müddet-i gayr-i mahdûdeye denir; tekûlu: عِشْنَا هِبَّةً مِنَ الدَّهْرِ أَيْ حِقْبَةً Ve işbu iki maʹnâ-yı ahîrde hâ’nın fethiyle de câ΄izdir.

اَلْهَبُّ [el-hebb] (hâ’nın fethiyle) ve

اَلْهَبَّةُ [el-hebbet] (hâ’yla) ve

اَلْهِبَّةُ [el-hibbet] (hâ’nın kesriyle ve mecmûʹunda teşdîd ile) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَّهُ السَّيْفُ هَبًّا وَهَبَّةً وَهِبَّةً إِذَا قَطَعَهُ Ve

هَبَّةٌ [hebbet] (hâ’nın fethiyle) Bir kerre demektir; tekûlu: رَأَيْتُهُ هَبَّةً أَيْ مَرَّةً وَاحِدَةً

اَلْوَهْبُ [el-vehb] (نَهْبٌ [nehb] vezninde) ve

اَلْوَهَبُ [el-veheb] (تَعَبٌ [taʹab] vezninde) ve

اَلْهِبَةُ [el-hibet] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) Bağışlamak maʹnâsınadır; yukâlu: وَهَبَ الشَّيْءَ لَهُ كَوَدَعَهُ وَهْبًا وَوَهَبًا وَهِبَةً إِذَا أَعْطَاهُ بِلاَ عِوَضٍ وَلاَ تَقُلْ وَهَبَكَهُ أَوْ حَكَاهُ أَبُو عَمْرٍو عَنْ أَعْرَابِيٍّ Mü΄ellif ibtidâ كَوَدَعَهُ misâliyle “و،هـ،ب” mâddesi dahi bâb-ı sâlisten olduğunu işʹâr eylemiştir. Sâhib-i Miṡbâḩ’ın beyânına göre “و،د،ع” mâddesi fi’l-asl bâb-ı sânîden olmakla muzâriʹinde vâv beyne yâ΄in ve kesretin vâkiʹ olmakla vâv sâkıt olmuştur. Baʹdehu harf-i halk için ʹaynü’l-fiʹli meftûh kılınmıştır. Pes “و،هـ،ب” mâddesi dahi o gûnedir. Sâniyen “و،هـ،ب” mâddesi mefʹûl-i evvele lâm vâsıtasıyla müteʹaddî olmakla sılasız mefʹûleyne taʹdiye ile وَهَبَكَهُ demekten menʹ eylemiştir. Ve baʹzılar, Ebû ʹAmr b. el-ʹAlâ΄ bir Aʹrâbîden إِنْطَلِقْ مَعِي أَهَبْكَ نَيْلاً ʹibâretini rivâyet eylediğini nakl eylemiştir.

Vankulu Lugatı - الهبة maddesi

اَلْهِبَّةُ [el-hibbet] (hâ’nın kesriyle) Erkek [hayvânın] mücâmaʹata harîs olup şevke gelmesi; yukâlu: هَبَّ التَّيْسُ يَهِبُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي

اَلْهَبَّةُ [el-hebbet] (hâ’nın fethiyle) Kılıcın ve gönderin titremesi; yukâlu: هَزَزْتُ السَّيْفَ وَالرُّمْحَ فَهَبَّ هَبَّةً Ve هَبَّةٌ [hebbet]-i seyf, seyfin vururken titremesi ve kesmesidir; ve yukâlu: سَيْفٌ ذُو هَبَّةٍ Ve

هَبَّةٌ [hebbet] Zamân-ı medîde dahi derler; yukâlu: عِشْنَا بِذَاكَ هَبَّةً مِنَ الدَّهْرِ أَيْ حِقْبَةً Ve حِقْبَةً [ḩikbet] niçe yıl demek olur. Ve

هَبَّةٌ [hebbet] Bir sâʹate dahi derler ki seher vaktinden bâkî kalmış ola.

اَلْوَهْبُ [el-vehb] ve

اَلْوَهَبُ [el-veheb] (bi’t-teskîn ve’t-tahrîk) ve

اَلْهِبَةُ [el-hibet] (hâ’nın kesriyle) Bağışlamak.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı