اَلْهُبْرُ [el-hubr] (hâ’nın zammıyla) Keten tarantısına denir. Ve üzüm dânesine denir.
اَلْهِبِرُّ [el-hibirr] (فِلِزٌّ [filizz] vezninde) Kesilmiş, munkatıʹ maʹnâsına.
اَلْهَبَرُ [el-heber] (fethateynle) Deve semirip etli olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَرَ الْبَعِيرُ هَبَرًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَارَ هَبِرًا
اَلْهَبِرُ [el-hebir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْأَهْبَرُ [el-ehber] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) Gövdesi etli erkek deveye denir; yukâlu: جَمَلٌ هَبِرٌ وَأَهْبَرُ أَيْ كَثِيرُ اللَّحْمِ ve yukâlu: نَاقَةٌ هَبِرَةٌ وَهَبْرَاءُ وَمُهَوْبِرَةٌ أَيْ كَثِيرَةُ اللَّحْمِ
اَلْهَبْرُ [el-hebr] (صَبْرٌ [ṡabr] vezninde) Eti iri iri doğramak maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَرَ اللَّحْمَ هَبْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا قَطَعَهُ قِطَعًا كِبَارًا Ve etten bir büyük parça kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَرَ لَهُ مِنَ اللَّحْمِ هَبْرَةً أَيْ قَطَعَ لَهُ قِطْعَةً Ve
هَبْرٌ [hebr] Mübâlagaten vasf olur, هَابِرٌ [hâbir] maʹnâsına ki eti bölüp kesici demektir; ve minhu yukâlu: ضَرْبٌ هَبْرٌ وَهَبِيرٌ كَمَا سَيُذْكَرُ أَيْ هَابِرٌ Ve düz ve oturaklı yere denir. Kezâlik düz ve oturaklı kumluğa denir. Cemʹi هُبُورٌ [hubûr] ve هُبْرٌ [hubr] gelir hâ’nın zammıyla. Ve
هَبْرٌ [hebr] Fenn-i kırâ΄atte her âyet-i kerîme başlarında vakf eylemeğe denir ki mekrûhtur; yukâlu: هُوَ يَتْلُو الْقُرْآنَ بِالْهَبْرِ وَهُوَ أَنْ يَقِفَ عَلَى رَأْسِ الْآيِ وَهُوَ مَكْرُوهٌ
اَلْهَبَرُ [el-heber] (fethateynle) Deve semirmek; yukâlu: هَبِرَ الْجَمَلُ يَهْبَرُ هَبَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
اَلْهَبِرُ [el-hebir] (hâ’nın fethi ve bâ’nın kesriyle) ve
اَلْأَهْبَرُ [el-ehber] (hemzenin ve bâ’nın fethiyle) Semiz olan deve, kesîrü’l-lahm maʹnâsına.
اَلْهَبْرُ [el-hebr] (hâ’nın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı