Fuḵayr ~ فُقَيْرٌ

Kamus-ı Muhit - فقير maddesi

فُقَيْرٌ [Fuḵayr] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) Bir mevziʹ adıdır.

Maʹlûm ola ki fakrın mikdâr-ı derecesi hemân ʹayâline kifâyet eyleyecek kadar nesnesi olmaktan ʹibârettir. Baʹzı nüshada أَنْ لاَ يَكُونَ ʹunvânıyla menfiyyen mersûm olmakla ʹayâlini idâre edecek nesneye iktidârı olmamak demek olur, zâhiren bu müreccahtır. Ve ehl-i ʹArabiyye فَقِيرٌ [feḵîr] ile مِسْكِينٌ [miskîn] beynlerini fark ederler. Baʹzılar dediler ki fakîr şol kimsedir ki sedd-i ramak edecek kût ve gıdâ bulur ola ve miskîn aslâ bir nesnesi olmaya. Ve ʹinde’l-baʹz fakîr muhtâc ve gedâ ve miskîn zelîl ve hakîre denir, zillet ve hakâreti gerek fakr u fâka sebebiyle ve gerek ahvâl-i sâ΄ire sebebiyle olsun. İmâm Şâfiʹî ʹaleyhi’r-rahme dedi ki فُقَرَاءُ [fuḵarâ΄] kötürüm ve mukʹad olup aslâ hirfet ve sanʹatları olmayanlara, kezâlik gerçi ehl-i hirfet olup lâkin hirfeti havâyic-i zarûriyyesini idâre eylemez olanlara denir. Ve مَسَاكِينُ [mesâkîn] şol kimselere denir ki gerçi hirfetleri olup lâkin nafaka-i ʹayâline mugnî olmamakla su΄âl eder olalar. Yâhûd fakîr kifâyet mikdârı maʹâşı olana ve miskîn aslâ nesnesi olmayana denir. Ve ʹinde’l-baʹz miskîn, fakîrden hâli ahsen olana denir ve ʹalâ-kavlin ikisi de berâberdir ki züğürt ve gedâ olana denir. Ve

فَقِيرٌ [feḵîr] Omurga kemikleri kırılmış insân ve hayvâna denir. Şârihin beyânına göre asl فَقْرٌ [faḵr] bu maʹnâya mevzûʹdur; yukâlu: رَجُلٌ فَقِيرٌ إِذَا كَانَ مَكْسُورَ الْفَقَارِ Ve hurmâ fidanı dikecek kuyu gibi derin çukura denir; cemʹi فُقُرٌ [fuḵur] gelir zammeteynle. ʹAlâ-kavlin فُقُرٌ [fuḵur] birbirine geçilir olan kuyulara denir ki her biri فَقِيرٌ [feḵîr]dir. Ve

فَقِيرٌ [feḵîr] Mahsûs bir eşme kuyu ismidir. Ve şol toprağı yumuşak düz yere denir ki onda câ-be-câ nizâm üzere kuyular kazılır ola. Ve su mecrâsı olan künkün ağzına denir. Ve şol deveye denir ki serkeş olmakla burnu yarılıp kiriş geçirilmiş ola ki yuları o kirişe bend eylemekle at kısmının licâmı yerinde olur.

Vankulu Lugatı - فقير maddesi

اَلْفَقِيرُ [el-feḵîr] (fâ’nın fethi ve ḵâf’ın kesri ve meddiyle) Mâlı olmayan kimse. İbnu’s-Sikkît eyitti: فَقِيرٌ [feḵîr] o kimsedir ki onun fi’l-cümle vech-i maʹâşı ola ve مِسْكِينٌ [miskîn] o kimsedir ki onun aslâ nesnesi olmaya. Ve Aṡmaʹî eyitti: مِسْكِينٌ [miskîn] فَقِيرٌ [feḵîr]den hâli ahsen olandır. Ve Yûnus eyitti: فَقِيرٌ [feḵîr] مِسْكِينٌ [miskîn]den hâli ahsen olandır. Yûnus’un istidlâli bununladır ki bir fakîre أَفَقِيرٌ أَنْتَ demişler,لَا وَاللهِ بَلْ مِسْكِينٌ diye cevâb vermiş, ziyâde ʹarz-ı ihtiyâc mahallinde. Ve İbnu’l-Aʹrâbî eyitti: فَقِيرٌ [feḵîr] o kimsedir ki aslâ bir nesneye kâdir olmaya. Ve

فَقِيرٌ [feḵîr] Günden su çıktığı yere dahi derler. Ve

فَقِيرٌ [feḵîr] Şol çukura derler ki hurmâ fidanının dibinde kazarlar, dikildiği hînde. Ve

فَقِيرٌ [feḵîr] Arkası kemiği sınan kimseye dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı