el-ḩavil ~ اَلْحَوِلُ

Kamus-ı Muhit - الحول maddesi

اَلْأَحْوَلُ [el-aḩvel] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) ve

اَلْحَوِلُ [el-ḩavil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Gözü şaşı adama denir; mü΄ennesi حَوْلَاءُ [ḩavlâ΄]dır. Ve göze de vasf olur; yukâlu: إِمْرَأَةٌ حَوْلَاءُ وَعَيْنٌ حَوْلَاءُ

اَلْحِوَالُ [el-ḩivâl] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

اَلْحُوَلُ [el-ḩuvel] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve

اَلْحَوَلُ [el-ḩavel] (جَبَلٌ [cebel] vezninde) İki nesne aralığına girip hâciz ve mâniʹ olan şey΄e denir.

اَلْحَوْلُ [el-ḩavl] (قَوْلٌ [ḵavl] vezninde) Yıla denir, سَنَةٌ [senet] maʹnâsına; cemʹi أَحْوَالٌ [aḩvâl] ve حُؤُولٌ [ḩu΄ûl] gelir ḩâ’nın ve hemzenin zammıyla ve حُوُولٌ [ḩuvûl] gelir ḩâ’nın ve vâv’ın zammıyla.

اَلْحُولَةُ [el-ḩûlet] (بُومَةٌ [bûmet] vezninde) ve

اَلْحُوَّلُ [el-ḩuvvel] (سُكَّرٌ [sukker] vezninde) ve

اَلْحُوَلَةُ [el-ḩuvelet] (هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) ve

اَلْحَوَالِيُّ [el-ḩavâliyy] (ḩâ’nın fethi ve zammıyla) ve

اَلْحَوَلْوَلُ [el-ḩavelvel] (سَفَرْجَلٌ [sefercel] vezninde) ve

اَلْحُوَّلِيُّ [el-ḩuvveliyy] (سُكَّرِيٌّ [sukkeriyy] vezninde) Be-gâyet hîle-kâr adama denir ki her umûrunda lutf ve hazâkatlî tasarruf eder; yukâlu: رَجُلٌ حُوَلٌ وَحُولَةٌ وَحُوَّلٌ وَحُوَلَةٌ وَحَوَالِيٌّ وَحَوَلْوَلٌ وَحُوَّلِيٌّ أَيْ شَدِيدُ الْإِحْتِيَالِ

اَلْحَوْلُ [el-ḩavl] ve

اَلْحَيْلُ [el-ḩayl] (ḩâ’ların fethiyle) ve

اَلْحِوَلُ [el-ḩivel] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) ve

اَلْحَوْلَةُ [el-ḩavlet] (صَوْلَةٌ [ṡavlet] vezninde) ve

اَلْحِيلَةُ [el-ḩîlet] (ḩâ’nın kesriyle ki aslı حِوْلَةٌ idi) ve

اَلْحَوِيلُ [el-ḩavîl] (عَوِيلٌ [ʹavîl] vezninde) ve

اَلْمَحَالُ [el-meḩâl] ve

اَلْمَحَالَةُ [el-meḩâlet] (mîm’lerin fethiyle) ve

اَلْإِحْتِيَالُ [el-iḩtiyâl] ve

اَلتَّحَوُّلُ [et-teḩavvul] ve

حِوَلٌ [ḩivel] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) İsmdir, zevâl ve intikâl maʹnâsına; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا﴾ Ve

حِوَلُ الدَّهْرِ [ḩivelu’d-dehr] Zamânın tekâlîb ve ʹacâyibine ıtlâk olunur. Ve

حِوَلٌ [ḩivel] Şol hendeğe denir ki ona serâpâ hurmâ ağaçları dikerler.

اَلتَّحَيُّلُ [et-teḩayyul] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] veznlerinde) Umûr ve mesâlihin tasarruf ve idâresinde hazâkat ve cevdet-i fikr ü nazar ve kudret maʹnâsınadır ki taklîb-i fikr-i sâ΄ib lâzimesidir. Istılâhımızda “hîle” fend ve mekr ve dubara makâmında istiʹmâli bundan baʹîd değildir, bunun lâzımı gibidir. Mü΄ellif إِحْتِيَالٌ [iḩtiyâl] ile تَحَوُّلٌ [teḩavvul] ve تَحَيُّلٌ [teḩayyul]ü ittirâden mezc eylemiştir. حِيلَةٌ [ḩîlet]in cemʹi حِوَلٌ [ḩivel] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde aslı üzere ve حِيَلٌ [ḩiyel gelir, yine عِنَبٌ [ʹineb] vezninde ve حِيَلَاتٌ [ḩiyelât] gelir, عِنَبَاتٌ [ʹinebât] vezninde; yukâlu: فُلَانٌ ذُو حَوْلٍ وَحَيْلٍ وَحِوَلٍ وَحَوْلَةٍ وَحِيلَةٍ وَحَوِيلٍ وَمَحَالٍ وَمَحَالَةٍ وَاحْتِيَالٍ وَتَحَوُّلٍ وَتَحَيُّلٍ أَيْ ذُو حِذْقٍ وَجَوْدَةِ نَظَرٍ وَقُدْرَةٍ عَلَى التَّصَرُّفِ Ve

Vankulu Lugatı - الحول maddesi

اَلْحَوَلُ [el-ḩavel] (fethateynle) Şaşı olmak; yukâlu: حَوِلَتْ عَيْنُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلْحَوْلُ [el-ḩavl] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Hîle ve kuvvet maʹnâsına. Ve

حَوْلٌ [ḩavl] Yıla dahi derler, sene maʹnâsına. Ve

حَوْلٌ [ḩavl] Yıl geçmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: حاَلَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا مَرَّ وَيُقَالُ حَالَتِ الدَّارُ وَحَالَ الْغُلَامُ إِذَا أَتَى عَلَيْهِ حَوْلٌ Ve

حَوْلٌ [ḩavl] Yay evvelki hâlinden dönüp muʹvecc olmağa dahiderler ve levni mütegayyir olup kararmağa dahi derler; yukâlu: حَالَ لَوْنُهُ إِذَا تَغَيَّرَ وَاسْوَدَّ Ve

حَوْلٌ [ḩavl] Bir mekândan bir mekâna intikâl etmeğe dahi derler; yukâlu: حَالَ إِلَى مَكَانٍ آخَرَ يَحُولُ حَوْلًا إِذَا تَحَوَّلَ Ve taharrük maʹnâsına da gelir; yukâlu: حَالَ الشَّخْصُ إِذَا تَحَرَّكَ وَكَذَا كُلُّ مُتَحَوِّلٍ عَنْ حَالِهِ Ve

حَوْلٌ [ḩavl] Çevre maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَعَدُوا حَوْلَهُ وَحَوَالَهُ وَحَوْلَيْهِ وَحَوَالَيْهِ وَلَا تَقُلْ حَوَالِيهِ بِكَسْرِ اللَّامِ

اَلْحَائِلُ [el-ḩâ΄il] (yâ’nın kesriyle) Yüklü kalmayan deve. Ve

حَائِلٌ [ḩâ΄il] Şol nâka yavrusuna derler ki dişi ola, zîrâ nâka doğurduğu gibi veledi müzekkerlik ve mü΄enneslikle mevsûf olmağa sâlih olur. Müzekker olursa سَقْبٌ [saḵb] mü΄ennes olursa حَائِلٌ [ḩâ΄il] derler; yukâlu: نُتِجَتِ النَّاقَةُ حَائِلًا حَسَنَةً ve “لَا أَفْعَلُ ذَلِكَ مَا أَرْزَمَتْ أُمُّ حَائِلٍ” Ve إِرْزَامٌ [irzâm] râ΄-i mühmele ve zâ΄-i muʹceme ile nâka veledi üzere hanîn edip çağırmaktır. Ve

حِيَالٌ [ḩiyâl] Bir nesnenin mukâbili; yukâlu: قَعَدَ حِيَالَهُ وَبِحِيَالِهِ أَيْ بِإِزَائِهِ وَأَصْلُهُ الْوَاوُ Ve

اَلْحُولُ [el-ḩûl] (ḩâ’nın zammı ve meddiyle) حَائِلٌ [ḩâ΄il]in cemʹidir, yüklü kalmayan nâkalar maʹnâsına. Ve kaçan حَامِلٌ [ḩâmil] حُولٌ [ḩûl]a izâfetle istiʹmâl olunsa gelecek yıl dahi hâmile kalmayan deveye derler; yukâlu: حَائِلٌ حُولٌ إِذَا لَمْ يَحْمِلِ السَّنَةَ الْمُقْبِلَةَ أَيْضًا

اَلْحِوَلُ [el-ḩivel] (ḩâ’nın kesri ve vâv’ın fethiyle) İsmdir, intikâl maʹnâsına; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿خَالِدِينَ فِيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا﴾ (الكهف، 108)

اَلْحُوَّلُ [el-ḩuvvel] (ḩâ’nın zammı ve vâv’ın fethi ve teşdîdiyle) Tasarrufât-ı umûrda basîret üzere olan kimse; yukâlu: رَجُلٌ حُوَّلٌ أَيْ بَصِيرٌ بِتَحْوِيلِ الْأُمُورِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı