ed-dibbet ~ اَلدِّبَّةُ

Kamus-ı Muhit - الدبة maddesi

اَلدِّبَّةُ [ed-dibbet] (dâl’ın kesriyle binâ-yı nevʹdir) Bunda lisânımızda yürüyüş ile taʹbîr olunur; yukâlu: هُوَ خَفِيُّ الدِّبَّةِ

اَلدُّبَّةُ [ed-dubbet] (قُبَّةٌ [ḵubbet] vezninde) Hâl ve reviş ve tarîkaya ıtlâk olunur ki bir adamın sülûk-i maʹnevîsinden ʹibârettir, tekûlu: دَعْنِي وَدُبَّتِي أَيْ حَالِي وَطَرِيقَتِي Ve

دُبَّةُ [Dubbet] Bedr kurbünde bir mevziʹ adıdır.

اَلدَّبَّةُ [ed-debbet] (dâl’ın ve bâ-yı müşeddedenin fethiyle) Şol zarftır ki içine bezr ve zeyt makûlesi korlar, Türkîde dahi debbe derler, yağ debbesi, bal debbesi maʹrûftur.Ve

دَبَّةٌ [debbet] Kum yığınına denir; ʹalâ-kavlin kırmızı kumluğa yâhûd düz ve hemvâr olan kumluğa yâhûd düz ve hemvâr yere denir. Ve

دَبَّةٌ [debbet] دَبِيبٌ [debîb]den binâ-i merre olur, bir kerre âhestece yürümek maʹnâsına; cemʹi دِبَابٌ [dibâb] gelir كِتَابٌ [kitâb] vezninde. Ve

دَبَّةٌ [debbet] Yüzde biten sarı tüye denir. Cemʹi دَبٌّ [debb] gelir hâ’sız. Ve

دَبَّةٌ [debbet] Hâssaten sırçadan olan büyük zarfa denir ki iri kârûreye şebîh olur, katarmîz taʹbîr olunur, ʹArabistân bakkalları kullanırlar ve İstanbul’da şekerciler dahi kullanırlar. Ve

دَبَّةٌ [debbet] Kabağa denir, قَرْعٌ [ḵarʹ] gibi.

Vankulu Lugatı - الدبة maddesi

اَلدِّبَّةُ [ed-dibbet] (kesr-i dâl’la) Yap yap yürümek; yukâlu: دَبِبْتُ دِبَّةً خَفِيَّةً

اَلدُّبَّةُ [ed-dubbet] Mü΄ennesidir. Ve tarîka dahi دُبَّةٌ [dubbet] derler, zammla; yukâlu: دَعْنِي وَدُبَّتِي Yaʹnî “Beni ko kendi tarîkimle ve kendi hâlimle.”

اَلدَّبَّةُ [ed-debbet] Bi-maʹnâhu; cemʹi اَلدَّبُّ [ed-debb] gelir. Ve

دَبَّةٌ [debbet] Şol zarfa derler ki içine yağ korlar. Ve mûm yağına dahi derler. Ve kum yığınına dahi derler, كَثِيبُ رَمْلٍ [kešamp;îbu reml] maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı