اَلرِّحْلَةُ [er-riḩlet] (râ’nın kesriyle) Binâ-i nevʹdir, deveye pâlân vurmak hey΄etine denir ki ondan pâlân vuruş ile taʹbîr olunur; yukâlu: إِنَّهُ لَحَسَنُ الرِّحْلَةِ أَيِ الرَّحْلُ لِلْإِبِلِ Ve
رِحْلَةٌ [riḩlet] (râ’nın kesri ve zammıyla) Yürümek husûsunda olan dayanıklığa ıtlâk olunur; yukâlu: بَعِيرٌ ذُو رِحْلَةٍ وَذُو رُحْلَةٍ أَيْ قَوِيٌّ عَلَى السَّيْرِ Ve
رُحْلَةٌ [ruḩlet] (râ’nın zammı ve kesriyle) إِرْتِحَالٌ [irtiḩâl]den ismdir, göçme maʹnâsınadır; tekûlu: قَرُبَتْ رِحْلَتُنَا وَرُحْلَتُنَا أَيْ ارْتِحَالُنَا Ve ʹinde’l-baʹz râ’nın kesriyle ismdir ve zammıyla kasd ve teveccüh ve irtihâl olunan semt ve maksada denir; yukâlu: غَدًا يَوْمُ الرِّحْلَةِ أَيِ الْإِرْتِحَالِ وَمَكَّةُ رُحْلَتِي أَيِ الْوَجْهُ الَّذِي أَقْصِدُهُ وَأُرِيدُ أَنْ أَرْتَحِلَ إِلَيْهِ Burada mü΄ellifin إِرْتِحَالٌ [irtiḩâl] ile tefsîri tefhîm içindir, yoksa maʹnâ-yı masdarî değildir. Ve
رُحْلَةٌ [ruḩlet] (râ’nın zammıyla) Bir defʹa olan sefere denir; yukâlu: يَشْتَكِي مِنْ رُحْلَةٍ أَيْ سَفْرَةٍ وَاحِدَةٍ
اَلرُّحْلَةُ [er-ruḩlet] (râ’nın zammı ve ḩâ’nın sükûnuyla) Teveccüh olunan cânib; yukâlu: أَنْتُمْ رُحْلَتِي أَيِ الَّذِينَ ارْتُحِلَ إِلَيْهِمْ Ve
رُحْلَةٌ [ruḩlet] Seyre kavî olmağa da derler; yukâlu: إِنَّهَا لَذَاتُ رُحْلَةٍ
اَلرِّحْلَةُ [er-riḩlet] (râ’nın kesri ve ḩâ’nın sükûnuyla) Göçmek; yukâlu: دَنَتْ رِحْلَتُنَا أَيِ ارْتِحَالُنَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı