الرَّفْءُ [er-ref΄] (râ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Gemiyi kenâra yanaştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَفَأَ السَّفِينَةَ رَفْئًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَدْنَاهَا مِنَ الشَّطِّ Ve câmenin yırtık ve sökük yerini birbirine yamayıp dikmek yâ örmek vechiyle kavuşturup bitiştirmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَفَأَ الثَّوْبَ إِذَا لَأَمَ خَرْقَهُ وَضَمَّ بَعْضَهُ إِلَى بَعْضٍ Ve muztarib yâ endîşe-nâk olan kimseyi tesliyet yâ rıfk u sühûlet muʹâmelesiyle sâkin ve mutma΄in eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَفَأَ الرَّجُلَ إِذَا سَكَّنَهُ أَيْ أَمَّنَهُ وَأَخَذَهُ بِالسُّكُونِ وَالطُّمَأْنِينَةِ Ve bir nesneyi ıslâh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَفَأَ بَيْنَهُمْ أَيْ أَصْلَحَ
اَلرَّفْءُ [er-ref΄] (râ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Kaftanın pârelenmiş yerin dikip ıslâh etmek; tekûlu: رَفَأْتُ الثَّوْبَ أَرْفَؤُهُ رَفْئًا إِذَا أَصْلَحْتَ مَا وَهَى مِنْهُ وَرُبَّمَا لَمْ يُهْمَزْ يُقَالُ مَنِ اغْتَابَ حَرَقَ وَمَنِ اسْتَغْفَرَ رَفَأَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı