اَلرِّفْدُ [er-rifd] (râ’nın kesri ve fâ’nın sükûnuyla) İsmdir, ʹatâ΄ ve bahşîşe ve sıla ve câ΄izeye denir; yukâlu: هُوَ عَظِيمُ الرِّفْدِ أَيِ الْعَطَاءِ وَالصِّلَةِ
اَلرَّفْدُ [er-refd] (râ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Büyük ve vüsʹatli kâseye denir; râ’nın kesriyle de lügattir. Ve ʹArablar “filân vefât eyledi” diyecek yerde هُرِيقَ رِفْدُهُ derler, niteki bu maʹnâda صَفِرَتْ وِطَابُهُ ve كُفِئَتْ جَفْنَتُهُ dahi derler, “bedeni cândan hâlî oldu” demekten kinâyedir. Ve
رَفْدٌ [refd] (râ’nın fethiyle) Masdar olur, ʹatiyye vermek maʹnâsına; yukâlu: رَفَدَهُ رَفْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَعْطَاهُ Ve
رَفْدٌ [refd] Davarın pâlânı içine رِفَادَةٌ [rifâdet] koymak maʹnâsınadır; yukâlu: رَفَدَ لِلدَّابَّةِ إِذَا جَعَلَ فِي إِكَافِهَا رِفَادَةً
اَلرِّفْدُ [er-rifd] (râ’nın kesriyle ve fâ’nın sükûnuyla) ʹAtâ ve bahşiş.
اَلرَّفْدُ [er-refd] (râ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Masdardır, bağışlamak maʹnâsına; yukâlu: رَفَدْتُهُ أَرْفُدَهُ رَفْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve yardım etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَفَدْتُهُ أَيْ أَعَنْتُهُ Ve
رَفْدٌ [refd] ve
رِفْدٌ [rifd] (râ’nın fethi ve kesriyle) Şol kadehtir ki büyük ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı