er-reḵû΄ ~ اَلرَّقُوءُ

Kamus-ı Muhit - الرقوء maddesi

الرَّقُوءُ [er-reḵû΄] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Şol nesnedir ki kan sâkin olmak için üzerine vazʹ olunur, gerek dârû ve gerek sâ΄ir nesne olsun samur tırnağı ve kan taşı ve kantaryûn gibi. Ve masura ile buruna çiriş üflemek dahi burun kanını müsekkindir; ve minhu kavlu Eksem b. Ṡayfî: “لاَ تَسُبُّوا الإِبِلَ فَإِنَّ فِيهَا رَقُوءَ الدَّمِ أَيْ تُعْطَى فِي الدِّيَاتِ فَتَحْقِنُ الدِّمَاءَ” Eksem-i merkûm, hükemâ-yı ʹArabdandır, sohbeti muhteleftir, Ṯayyi΄ kabîlesine tahrîr eylediği vasiyyetnâmede kelâm-ı mezbûru dahi derc ve tastîr eylemiştir, yaʹnî “Sizler deve kısmına çeşm-i hakâretle bakıp sebb ve âzâr ve düşnâm eylemeniz, zîrâ onlar kısâsa bedel olan diyet için iʹtâ olunmakla dem-i iktisâsın hıfz ve sükûnetine vesîle olurlar.” Zîrâ asl-ı diyet yüz devedir. Cevherî vehmine mebnî kelâm-ı merkûmu hadîs zann eylemekle “Ve fi’l-hadîs” ʹunvânıyla sebt eylemiştir.

الرَّقْءُ [er-raḵ΄] (râ’nın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) ve

الرُّقُوءُ [er-ruḵû΄] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Seyelân eden göz yaşı ve kan makûlesi kesilip dinmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَأَ الدَّمْعُ رَقْئًا وَرُقُوءًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَفَّ وَسَكَنَ Ve bedende damar yukarı kalkıp zuhûra gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَأَ الْعِرْقُ إِذَا ارْتَفَعَ Ve

رَقْءٌ [raḵ΄] Bir nesneyi fesâda vermek maʹnâsınadır; yukâlu: رَقَأَ بَيْنَهُمْ رَقْئًا إِذَا أَفْسَدَ Ve ıslâh eylemek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: رَقَأَ بَيْنَهُمْ إِذَا أَصْلَحَ Ve yukarı çıkmak maʹnâsınadır; pes yâ΄î olan رَقَى [reḵâ] kelimesinde lügat olur; yukâlu: رَقَأَ فِي الدَّرَجَةِ إِذَا صَعِدَ

Vankulu Lugatı - الرقوء maddesi

اَلرَّقُوءُ [er-reḵû΄] (bi-fethi’r-râ΄ ʹalâ-vezni فَعُول [faʹûl]) Şol nesne ki onu kan üzere koduklarında kanı sâkin eder. Ve fi’l-hadîsi: “لَا تَسُبُّوا الْإِبِلَ فَإِنَّ فِيهَا رَقُوءَ الدَّمِ” أَيْ إِنَّهَا تُعْطَى فِي الدِّيَاتِ فَتُحْقَنُ بِهَا الدِّمَاءُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı