es-sebiyy ~ اَلسَّبِيُّ

Kamus-ı Muhit - السبي maddesi

اَلسَّبِيُّ [es-sebiyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Esîr olan adama denir, müzekker ve mü΄ennese ıtlâk olunur; cemʹi سَبَايَا [sebâyâ] gelir; yukâlu: غُلَامٌ وَجَارِيَةٌ سَبِيٌّ أَيْ إِذَا مَأْسُورٌ Ve bir yerden âher yere sel suyu götürdüğü çalı çırpı ve hâr u hâşâk makûlesine denir. Ve

سَبِيُّ الْحَيَّةِ [sebiyyu’l-ḩayyet] Yılan kavına denir.

اَلسَّبْيُ [es-seby] (sîn’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla) ve

اَلسِّبَاءُ [es-sibâ΄] (sîn’in kesriyle) Esîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَبَى الْعَدُوَّ سَبْيًا وَسِبَاءً إِذَا أَسَرَهُ Ve satmak için bir şehrden şehr-i âhere hamr iletmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَبَى الْخَمْرَ إِذَا حَمَلَهَا مِنْ بَلَدٍ إِلَى بَلَدٍ Cevherî bunun masdarını yalnız سِبَاءٌ ʹunvânına kasr eylemekle vehm eyledi. Ve bir adamı vatanından ibʹâd edip gurbete düşürmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَبَى اللهُ فُلَانًا أَيْ غَرَّبَهُ وَأَبْعَدَهُ Ve kuyu kazıp suya erişmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَبَى الْمَاءَ إِذَا حَفَرَ حَتَّى أَدْرَكَهُ Ve

سَبْيٌ [seby] Esîr olan adama denir ki vasf bi’l-masdardır. Cemʹi سُبِيٌّ [subiyy] gelir عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde; yukâlu: جَاؤُوا بِسَبْيٍ كَثِيرٍ أَيْ مَا يُسْبَى ve

سَبْيٌ [seby] Nisvân tâ΄ifesine ıtlâk olunur, ism-i fâʹil maʹnâsına, zîrâ ef΄ide-i ricâli esr ve bend ederler. Ve ism-i mefʹûl maʹnâsına olur; zîrâ kendileri esr ve istimlâk olunurlar ve bu eksere mebnîdir. Bu maʹnâ iʹtibârıyla ricâle ıtlâk olunmaz. Ve

سَبْيُ الْحَيَّةِ [sebyu’l-ḩayyet] Yılan kavına denir ki soyulmuş derisidir, مَسْبِيٌّ [mesbiyy] maʹnâsınadır.

Vankulu Lugatı - السبي maddesi

اَلسَّبْيُ [es-seby] (sîn’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Esîr etmek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı