el-ʹubret ~ اَلْعُبْرَةُ

Kamus-ı Muhit - العبرة maddesi

اَلْعُبْرَةُ [el-ʹubret] (ʹayn’ın zammıyla) Bir خَرَزَةٌ [ḣarezet] yaʹnî baʹzı zî-kıymet cevherlerden masnûʹ bir tâc ismidir ki ümerâ-iʹArabdan Rebîʹa b. el-Ḩarîs telebbüs eder idi, bu sebeble ذُو الْعُبْرَةِ [Žu’l-ʹUbret] ile mülakkab olmuş idi.

اَلْعِبْرَةُ [el-ʹibret] (ʹayn’ın kesriyle) ʹAceb maʹnâsınadır ki ismdir.

اَلْعَابِرُ [el-ʹâbir] ve

اَلْعَبْرَى [el-ʹabrâ] (سَكْرَى [sekrâ] vezninde) ve

اَلْعَبِرَةُ [el-ʹabiret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Hüzn ve endûhtan nâşî göz yaşı döker olan hatuna vasf olur; yukâlu: إِمْرَأَةٌ عَابِرٌ وَعَبْرَى وَعَبِرَةٌ أَيْ بَاكِيَةٌ حَزِينَةٌ [Ve] عَبْرَى [ʹabrâ] kelimesinin cemʹi عُبَارَى [ʹubârâ] gelir, سُكَارَى [sukârâ] vezninde Ve عَبْرَى [ʹabrâ] göze dahi vasf olur; yukâlu: عَيْنٌ عَبْرَى أَيْ بَاكِيَةٌ ve yukâlu: رَجُلٌ عَبْرَانُ كَسَكْرَانَ وَعَبِرٌ كَكَتِفٍ

اَلْعَبْرَةُ [el-ʹabret] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) ve

اَلْعِبَارَةُ [el-ʹibâret] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) İsmlerdir, mâ-fi’z-zamîri beyân eden kelâma denir; tekûlu: أَعْرَبْتُ عَمَّا فِي الضَّمِيرِ بِالْعَبْرَةِ وَالْعِبَارَةِ وَهُوَ حُسْنُ الْعَبْرَةِ وَالْعِبَارَةِ وَهُوَ الْكَلاَمُ الْعَابِرُ مِنْ لِسَانِ الْمُتَكَلِّمِ إِلَى سَمْعِ السَّامِعِ Ve

عَبْرَةٌ [ʹabret] Henüz göz içre olup taşra cereyân eylememiş olan göz yaşına denir, ʹalâ-kavlin derûn-ı sînede mütereddid olan bükâya denir ve ʹalâ-re΄yin bükâsız olan hüzn ve endûha denir. Kavl-i evvele göre mâ-ye΄ûlü ileyhi ve ahîrlere göre sebebiyyet-i ʹâdiyye münâsebetiyledir. Cemʹi عَبَرَاتٌ [ʹabarât] gelir, fetehâtla ve عِبَرٌ [ʹiber] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde. Kâle fi’l-Esâs: تَحَلَّبَتْ عَبْرَتُهُ أَيْ دَمْعَتُهُ وَتَقُولُ لاَ عِبْرَةَ بِعَبْرَةِ مُسْتَعْبَرٍ مَا لَمْ تَكُنْ عَبْرَةَ مُعْتَبِرٍ

Vankulu Lugatı - العبرة maddesi

اَلْعِبْرَةُ [el-ʹibret] (ʹayn’ın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) İsmdir, إِعْتِبَارٌ [iʹtibâr]dan. Ve

عِبْرَةٌ [ʹibret] Geçmiş nesnelere iʹtibâr etmek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı