اَلْعَبِقُ [el-ʹabiḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şol adama denir ki bir mikdârca tîb süründükte râyihası bir müddet bedenden gitmeyip kalır ola; mü΄ennesi عَبِقَةٌ [ʹabiḵat]tır; yukâlu: رَجُلٌ عَبِقٌ وَامْرَأَةٌ عَبِقَةٌ إِذَا تَطَيَّبَا بِأَدْنَى طِيبٍ لَمْ يَذْهَبْ عَنْهُمَا أَيَّامًا
اَلْعَبَقُ [el-ʹabaḵ] (fethateynle) ve
اَلْعَبَاقَةُ [el-ʹabâḵat] (حَمَاقَةٌ [ḩamâḵat] vezninde) ve
اَلْعَبَاقِيَةُ [el-ʹabâḵiyet] (كَرَاهِيَةٌ [kerâhiyet] vezninde) Bedene müşk ve ʹanber makûlesi tîb sepişip yapışmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِقَ بِهِ الطِّيبُ عَبَقًا وَعَبَاقَةً وَعَبَاقِيَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَزِقَ بِهِ Ve bir yerde mukîm olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبِقَ بِالْمَكَانِ إِذَا أَقَامَهُ Ve bir nesneye pek düşkün, harîs olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَبِقَ بِهِ إِذَا أُولِعَ
اَلْعَبَقُ [el-ʹabaḵ] (fethateynle) Bir nesneye tîb yapışmak; yukâlu: عَبِقَ بِهِ الطِّيبُ عَبَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَزِقَ بِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı