اَلْعَكِرُ [el-ʹakir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Tortulu ve posalı şey΄e denir.
اَلْعَكْرُ [el-ʹakr] (مَكْرٌ [mekr] vezninde) ve
اَلْعُكُورُ [el-ʹukûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Döne döne hamle ve hücûm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَرَ عَلَى الشَّيْءِ عَكْرًا وَعُكُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا كَرَّ وَانْصَرَفَ وَيُقَالُ فَرَّ مِنْ قِرْنِهِ ثُمَّ عَكَرَ بِالرُّمْحِ إِذَا كَرَّ وَحَمَلَ
اَلْعِكْرُ [el-ʹikr] (ʹayn’ın kesriyle) Asl ve bünyâd maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِيمُ الْعِكْرِ أَيِ الْأَصْلِ
اَلْعَكَرُ [el-ʹaker] (fethateynle) Beş yüzden ziyâde olan deve sürüsüne denir, ʹalâ-kavlin altmış yâhûd elliden yüze varınca develere denir; kâf’ın sükûnuyla da câ΄izdir. Ve
عَكَرٌ [ʹAker] Bir recül adıdır. Ve kılıcın pâsına denir. Ve her nesnenin tortusuna denir. Ve
عَكَرٌ [ʹaker] Masdar olur, bir nesne tortulu ve posalı olmak maʹnâsına; yukâlu: عَكِرَ الْمَاءُ وَالنَّبِيذُ عَكَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَكِرًا
اَلْعَكِرُ [el-ʹakir] (ʹayn’ın fethi ve kâf’ın kesriyle) Şol şarâbdır ki koyu ola.
اَلْعَكْرُ [el-ʹakr] (ʹayn’ın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Meyldir, عَطْفٌ [ʹaṯf] maʹnâsına; yukâlu: عَكَرَ يَعْكِرُ عَكْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي
اَلْعِكْرُ [el-ʹikr] (ʹayn’ın kesri ve kâf’ın sükûnuyla) Asl maʹnâsına; yukâlu: رَجَعَ فُلَانٌ إِلَى عِكْرِهِ وَبَاعَ فُلَانٌ عِكْرَهُ أَيْ أَصْلَ أَرْضِهِ Ve fi’l-hadîsi: “لَمَّا نَزَلَ قَوْلُهُ تَعَالَى ﴿اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ﴾ (الأنبياء 1) تَنَاهَى أَهْلُ الضَّلَالَةِ قَلِيلًا ثُمَّ عَادُوا إِلَى عِكْرِهِمْ أَيْ إِلَى أَصْلِ مَذْهَبِهِمُ الرَّدِيءِ وَأَعْمَالِهِمُ السَّوْءِ”
اَلْعَكَرُ [el-ʹaker] (fethateynle) Zeyt yağının ve gayrın dürdü, yaʹnî çöküntüsü. Ve
عَكَرٌ [ʹaker] Çöküntü cemʹ olmağa dahi derler; yukâlu: عَكِرَتِ الْمِسْرَجَةُ يَعْكَرُ عَكَرًا إِذَا اجْتَمَعَ فِيهَا الدُّرْدِيُّ Ve suyun ve şarâbın ve yağın عَكَرٌ [ʹaker]i âhiri ve koyusudur; yukâlu: عَكَرُ الشَّرَابِ Ve
عَكَرٌ [ʹaker] عَكَرَةٌ [ʹakeret] kelimesinin cemʹidir. Ve عَكَرَةٌ [ʹakeret] deve sürüsüne derler, nitekim gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı