اَلْعَقُولُ [el-ʹaḵûl] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Fehm ve idrâki gâlib, fehîm ve müdrik adama denir.
اَلْعَقُولُ [el-ʹaḵûl] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın zammı ve meddiyle) عَاقِلٌ [ʹâḵil] olan kimse. Ve şol devâdır ki adamın içerisin imsâk edip ishâlden menʹ eder.
اَلْعُقُولُ [el-ʹuḵûl] (zammeteynle) عَقْلٌ [aḵl]ın cemʹi. Ve
عُقُولٌ [ʹuḵûl] Yaban keçisi yüksek dağa çıkıp dahi sarplanmağa derler; yukâlu: عَقَلَ الْوَعِلُ يَعْقِلُ عُقُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا امْتَنَعَ فِي الْجَبَلِ الْعَالِي Ve gölge öyle vaktinde karâr bulmağa dahi derler; عَقَلَهُ الظِّلُّ إِذَا قَامَ قَائِمَ الظَّهِيرَةِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı