اَلْكُرَازُ [el-kurâz] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلْكُرَّازُ [el-kurrâz] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) Kârûreye, ʹalâ-kavlin ağzı dar bardağa denir. Cemʹi كِرْزَانٌ [kirzân] gelir kâf’ın kesriyle; yukâlu: شَرِبَ بِالْكُرَازِ وَالْكُرَّازِ أَيِ الْقَارُورَةِ أَوِ الْكُوزِ الضَّيِّقِ الرَّأْسِ
اَلْكَرَّازُ [el-kerrâz] (حَمَّادٌ [ḩammâd] vezninde) Şol koça denir ki büyük ve kuvvetli olmakla çoban heybesini ona tahmîl edip o dahi merkeb gibi götürür ola. Ve
كَرَّازٌ [Kerrâz] Suleymân eṯ-Ṯufâvî nâm muhaddisin pederi ismidir.
اَلْكَرَّازُ [el-kerrâz] (kâf’ın fethiyle ve râ’nın teşdîdiyle) Şol koçtur ki çobanın heybesin getürür. Ve bu makûle koç lâbüd boynuzsuz olur, zîrâ boynuzlu olıcak tokuşmakla heybeyi düşürür.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı