اَلْكُدَى [el-kudâ] (kâf’ın zammı ve elifin kasrıyla) كُدْيَةٌ [kudyet]in cemʹidir ki arz-ı sulbeye denir. Bu maʹnâdandır ki keler kısmına ضَبَابُ الْكُدَى [ḋabâbu’l-kudâ] ıtlâk olunur, elleriyle pek yerleri hafr eder olduğu için.
اَلْكَدَى [el-kedâ] (عَصَا [ʹaṡâ] vezninde) Hurmâ ıslatılmış süte denir ki tesmîn-i beden için kızcağızlar içerler. Ve
كَدَى [kedâ] Masdar olur, bir adamın boğazına nesne tıkanmakla dem-beste olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَدِيَ بِالْعَظْمِ كَدًى مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَصَّ Ve deve köşeği sağılmış süt içmekle içerisi bozulmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَدِيَ الْفَصِيلُ إِذَا شَرِبَ اللَّبَنَ فَفَسَدَ جَوْفُهُ
اَلْكُدَى [el-kudâ] (kâf’ın zammı ve elifin kasrıyla) Cemʹi.
اَلْكَدَى [el-kedâ] (kâf’ın fethi ve elifin kasrıyla) Bir marazdır ki kelb eniğine ʹârız olup kay΄ ve suʹâli mûcib olur ve ona iki gözünün arasına dâg vurmakla ʹilâc ederler. Ve
كَدَى [kedâ] Yer kazmaktan parmaklar çöngelmeğe dahi derler; yukâlu: كَدِيَتْ أَصَابِعُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَلَّتْ مِنَ الْحَفْرِ Ve
كَدَى [kedâ] Deve yavrusu süt içip içerisi fâsid olmağa dahi derler; yukâlu: كَدِيَ الْفَصِيلُ كَدًى إِذَا شَرِبَ اللَّبَنَ فَفَسَدَ جَوْفُهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı