اَلْكَسُورُ [el-kesûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Hörgücü büyük nâkaya, ʹalâ-kavlin gebeliğini izhâr için kuyruğunu bir iki gün kaldırdıktan sonra indirir olan nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ كَسُورٌ إِذَا كَانَتْ ضَخْمَ السَّنَامِ أَوْ تَكْسِرُ ذَنَبَهُ بَعْدَمَا أَشَالَتْهُ
اَلْكُسُورُ [el-kusûr] (zammeteynle) Cemʹi. Ve bu makûle kemik gâliben meksûr olduğuna binâ΄en كِسْرٌ [kisr] derler ve كِسْرٌ قَبِيحٌ derler şol bilek kemiğine ki bileğin nısf-ı ahîri ola, yaʹnî dirsek cânibinden olan. Ve kâf’ın fethi dâhi lügattır bu zikr olunan üç maʹnâda. Ve
كُسُورٌ [kusûr] Yerin alçaklı ve yüksekli olmasına da derler; yukâlu: اَلْأَرْضُ ذَاتُ كُسُورٍ أَيْ ذَاتُ صُعُودٍ وَهُبُوطٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı