اَلْكَسِلُ [el-kesil] (خَجِلٌ [ḣacil] vezninde) ve
اَلْكَسْلَانُ [el-keslân] (عَطْشَانُ [ʹaṯşân] vezninde) Üşengen ve tenbel adama denir. Ve كَسْلَانُ [keslân] lafzının cemʹinde كَسَالَى [kesâlâ] denir kâf’ın harekât-ı selâsı ve elifin kasrıyla ve كَسَالِي [kesâlî] denir lâm’ın kesriyle ve كَسْلَى [keslâ] denir, قَتْلَى [ḵatlâ] vezninde.
اَلْكَسَلُ [el-kesel] (kâf’ın ve sîn’in fethiyle) Bir işe süstlük ve ağırlıkla deprenmek maʹnâsınadır ki üşenmek taʹbîr olunur; yukâlu: كَسِلَ عَنْهُ كَسَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَثَاقَلَ عَنْهُ وَفَتَرَ Ve cimâʹda inzâl hengâmında taşra çekilmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَسِلَ فِي الْجِمَاعِ إِذَا عَزَلَ وَلَمْ يُرِدْ وَلَدًا
اَلْكِسْلُ [el-kisl] (kâf’ın kesriyle) ve
اَلْمِكْسَلُ [el-miksel] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Hallâc yayından çıkmış kirişe denir. Ve
مِكْسَلٌ [miksel] Salâh ve siyâdet ve şeref sâhibi âbâ΄ ve ecdâdı kalîl olan soya vasf olur; yukâlu: نَسَبٌ مِكْسَلٌ إِذَا كَانَ قَلِيلَ الْآبَاءِ فِي السُّؤْدُدِ وَالصَّلَاحِ
اَلْكَسَلُ [el-kesel] (fethateynle) Ağırlanmaktır; yukâlu: كَسِلَ بِالْأَمْرِ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı