el-kufet ~ اَلْكُفَتُ

Kamus-ı Muhit - الكفت maddesi

اَلْكُفَتُ [el-kufet] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve

اَلْكُفَتَةُ [el-kufetet] (kâf’ın zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Şol ata denir ki dört ayağını bir yere getirip top gibi cemîʹ-i endâmıyla peyderpey birden sıçrayıp atılır olmakla üzerinde istikrâr ve dizgin ile zabt mümkin olmaya; yukâlu: فَرَسٌ كُفَتٌ وَكُفَتَةٌ إِذَا كَانَ يَثِبُ جَمِيعًا فَلاَ يُسْتَمْكَنُ مِنْهُ لِاجْتِمَاعِ وَثْبِهِ

اَلْكِفْتُ [el-kift] (kâf’ın kesriyle) Bu dahi içine konan nesneyi zâyiʹ eylemeyen dağarcık makûlesine denir.

اَلْكَفْتُ [el-keft] (kâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir kimseyi sâlik olduğu cihetten cihet-i uhrâya çevirip döndürmek maʹnâsınadır; gerek zâhirî ve gerek maʹnevî olsun; yukâlu: كَفَتَهُ كَفْتًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَرَفَهُ عَنْ وَجْهِهِ Ve bir nesnenin eczâsını devşirip birbirine zamm ve ilhâk eylemek, kezâlik bir adam bir nesneyi kendisine zamm ve ilhâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَفَتَ الشَّيْءَ إِلَيْهِ إِذَا ضَمَّهُ وَقَبَضَهُ Kâle fi’l-Esâs: كَفَتَ الْمَتَاعَ إِذَا جَمَعَهُ وَضَمَّ بَعْضَهُ إِلَى بَعْضٍ وَكَفَتَ الْفِرَاشَ وَمِنْهُ الْحَدِيثُ “إِكْفِتُوا صِبْيَانَكُمْ بِاللَّيْلِ فَإِنَّ لِلشَّيْطَانِ خَطْفَةً وَانْتِشَارًا” أَيْ ضَمُّوهُمْ إِلَيْكُمْ Ve

كَفْتٌ [keft] ve كِفَاتٌ [kifât] (kâf’ın kesriyle) ve

كَفِيتٌ [kefît] (kâf’ın fethiyle) ve

كَفَتَانٌ [kefetân] (fetehâtla) Kuş kısmı kanatlarını devşirip ve kısıp sürʹatle uçmak, kezâlik insân ve sâ΄ir hayvân kürkü devşirinip sürʹatle seğirtmek maʹnâsınadır ki maʹnâ-yı mezkûrdan me΄hûzdur ضَمٌّ [ḋamm] ve قَبْضٌ [ḵabḋ] bulunduğu için; yukâlu: كَفَتَ الطَّائِرُ وَغَيْرُهُ كَفْتًا وَكِفَاتًا وَكَفِيتًا وَكَفَتَانًا إِذَا أَسْرَعَ فِي الطَّيَرَانِ وَالْعَدْوِ وَتَقَبَّضَ فِيهِ Ve

كَفْتٌ [keft] ve

كَفِيتٌ [kefît] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bünyesi hurde devşirimli, cüst ve çâlâk insân ve hayvâna denir; yukâlu: رَجُلٌ وَفَرَسٌ كَفْتٌ وَكَفِيتٌ أَيْ سَرِيعٌ خَفِيفٌ دَقِيقٌ Ve

كَفْتٌ [keft] Küçük tencereye denir. Bunda kâf’ın kesriyle de lügattir. Ve bir nesnenin içerisi taşrasına dönmek maʹnâsınadır ki tersine dönmek taʹbîr olunur; yukâlu: أَصْلَحَهُ بِالْكَفْتِ وَهُوَ تَقَلُّبُ الشَّيْءِ ظَهْرًا لِبَطْنٍ Ve

كَفْتٌ [keft] Ölmek, mevt maʹnâsına istiʹmâl olunur, kabre zamm olunmak mülâhazasıyla; yukâlu: وَقَعَ فِي النَّاسِ كَفْتٌ أَيْ مَوْتٌ ve yukâlu: كَفَتَ اللهُ فُلاَنًا إِذَا مَاتَ Ve

كَفْتٌ [keft] Katıksız ekmeğe ıtlâk olunur; yukâlu: أَكَلَ خُبْزًا كَفْتًا أَيْ بِلاَ أُدْمٍ Dâ΄imâ maʹîşete zamm olunması bâʹis-i ıtlâktır.

Vankulu Lugatı - الكفت maddesi

اَلْكِفْتُ [el-kift] (kâf’ın kesriyle) Küçük çömleğe derler. Ve fi’l-meseli: “كِفْتٌ عَلَى وَئِيَّةٍ” Ve وَئِيَّةٌ [ve΄iyyet] vâv’ın fethi ve hemzenin kesri ve yâ’nın teşdîdiyle büyük çömleğe derler. Maʹnâ-yı mesel “Belâ az iken çok oldu” demek olur.

اَلْكَفْتُ [el-keft] (kâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir yere cemʹ etmek; tekûlu: كَفَتُّ الشَّيْءَ أَكْفِتُهُ كَفْتًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ضَمَمْتَهُ إِلَى نَفْسِكَ Ve fi’l-hadîsi: “إِكْفِتُوا صِبْيَانَكُمْ بِاللَّيْلِ فَإِنَّ لِلشَّيْطَانِ خَطْفَةٌ وَانْتِشَارٌ” Yaʹnî “Siz sıbyânınızı kendinizden ayırmayın gece vaktinde, zîrâ şeyâtînin gece vaktinde her cânibe dağılması ve hîlesi vardır.” Ve

كَفْتٌ [keft] Menʹ maʹnâsına da gelir; yukâlu: كَفَتَهُ عَنْ وَجْهِهِ أَيْ صَرَفَهُ Ve sürʹat etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: كَفَتَ أَيْ أَسْرَعَ Ve ziyâde sürmek maʹnâsına da istiʹmâl olunur, sevk-i şedîd maʹnâsına. Ve

كَفْتٌ [keft] Serîʹ maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَجُلٌ كَفْتٌ أَيْ سَرِيعٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı