اَلْكَفَّارُ [el-keffâr] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve
اَلْكَفُورُ [el-kefûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Pek kâfir kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ كَفَّارٌ وَكَفُورٌ أَيْ كَافِرٌ مُبَالَغَةً [Ve] كَفُورٌ [kefûr]un cemʹi كُفُرٌ [kufur] gelir zammeteynle.
اَلْكُفْرُ [el-kufr - el-kefr] (kâf’ın zammı ve fethiyle) ve
اَلْكُفُورُ [el-kufûr] ve
اَلْكُفْرَانُ [el-kufrân] (kâf’ların zammıyla) Îmânın zıddıdır ki vahdâniyyeti yâhûd nübüvvet ve şerîʹati inkâr eylemekten ʹibârettir; yukâlu: كَفَرَ الرَّجُلُ كُفْرًا وَكُفُورًا وَكُفْرَانًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ ضِدُّ آمَنَ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl كُفْرٌ [kufr] setr maʹnâsınadır; كَافِرٌ [kâfir] hakkı setr eylediği için ıtlâk olundu. Ve كُفْرٌ [kufr] mâddesi dîn ve şerîʹat ve كُفْرَانٌ [kufrân] niʹmet inkârında ve كُفُورٌ [kufûr] ikisinde gâlib müstaʹmeldir. Ve
كُفُورٌ [kufûr] ve
كُفْرَانٌ [kufrân] Münʹimin niʹmetini setr ve inkâr eylemek maʹnâsınadır ki şükr mukâbilidir; yukâlu: كَفَرَ نِعْمَةَ اللهِ وَبِنِعْمَتِهَا كُفُورًا وَكُفْرَانًا إِذَا جَحَدَهَا وَسَتَرَهَا
اَلْكُفُورُ [el-kufûr] (zammeteynle) ve
اَلْكُفْرَانُ [el-kufrân] (kâf’ın zammı ve fâ’nın sükûnuyla) Niʹmete inkâr etmek maʹnâsında masdarlardır; yukâlu: كَفَرَهُ كُفُورًا وَكُفْرَانًا Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ﴾ (القصص 48) أَيْ جَاحِدُونَ Ve kavluhu taʹâlâ subhânehu: ﴿فَأَبَى الظَّالِمُونَ إِلَّا كُفُورًا﴾ (الإسراء 99) Ve kâle’l-Aḣfeş: هُوَ جَمْعُ الْكُفْرِ مِثْلُ بُرْدٍ وَبُرُودٍ Ve
كُفُورٌ [kufûr] كَفْرٌ [kefr]in cemʹi dahi gelir, kâf’ın fethiyle, karye maʹnâsına. Ve minhu kavlu Muʹâviye: أَهْلُ الْكُفُورِ هُمْ أَهْلُ الْقُبُورِ أَيْ إِنَّهُمْ بِمَنْزِلَةِ الْمَوْتَى لَا يُشَاهِدُونَ الْأَمْصَارَ وَالْجُمَعَ وَمَا أَشْبَهَهَا ve
كُفُورٌ [kufûr] Kubûr maʹnâsına da gelir ki كَفْرٌ [kefr] kabre de derler; ve minhu kîle: “اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِأَهْلِ الْكُفُورِ”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı