اَلْكُلْكُلُ [el-kulkul] (هُدْهُدٌ [hudhud] vezninde) Be-gâyet cüst ve çâlâk adama denir, ʹalâ-kavlin kalın gövdeli bodura denir; yukâlu: هُوَ كُلْكُلٌ أَيْ ضَرْبٌ أَوْ قَصِيرٌ غَلِيظٌ Mü΄ennesi كُلْكُلَةٌ [kulkulet]tir.
اَلْكَلْكَلُ [el-kelkel] (فَدْفَدٌ [fedfed] vezninde) ve
اَلْكَلْكَالُ [el-kelkâl] (سَلْسَالٌ [selsâl] vezninde) Göğüse denir, sadr maʹnâsına; ʹalâ-kavlin boyun çenberlerinin mâ-beynine denir yâhûd göğüs tahtasının iç yüzüne denir; yukâlu: ضَرَبَ كَلْكَلَهُ وَكَلْكَالَهُ أَيْ صَدْرَهُ أَوْ هُوَ مَا بَيْنَ التَّرْقُوَتَيْنِ أَوْ بَاطِنُ الزَّوْرِ Ve at kısmı yattıkta kulan bend edecek yerinden ki boş böğürü olacaktır, zemîne dokunan yerinin aralığına ıtlâk olunur.
اَلْكُلْكُلُ [el-kulkul](kâf’ların zammı ile فُلْفُلٌ [fulful] vezni üzere) Kasîrü’l-kâme olup galîz ve şedîd olan kimse.
اَلْكَلْكَلُ [el-kelkel] (ʹalâ-vezni عَرْعَر [ʹarʹar] Göğüs, sîne maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı